Sağlıkta şiddetin arka planı

Orhan Bursalı
Sağlıkta şiddetin arka planı

55. Türk Pediatri Kongresi’nin sosyal ana konusu olan “Sağlıkta Şiddet” ile ilgili konuşmaları ilgiyle dinledik. Davetli konuşmacılar Reyhan Bozabalı, Mustafa Güler ve Hasan Oğan’dı. Doktorlar başta olmak üzere sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin nedenleri üzerine epey bilgi aktarıldı. Şiddete, tacize, hakarete vb. uğrayan hekimlerin mutlaka hukuki yollara başvurmaları istendi...

Burada Türk Tabibler Birliği’nin avukatı Mustafa Güler’in sunduğu ülkenin sağlık fotoğrafındaki verilere dikkat çekmek istiyorum. Güler, son yıllarda sıklaşan şiddet olaylarını ülkemizde özellikle 2003’ten itibaren kurulmaya başlanan sağlık sisteminin bir sonucu olarak görüyor: “Hekimin bilgisi ve yetkisi üzerinde iktidar olma isteği”.

Hali pür melalimiz


Kişi başına hekime müracaat sayısındaki artış olağanüstü: 1., 2. ve 3. basamak toplam oranı 2002’de 3,2 iken 2016’da 8,9’a yükselmiş. Olağandışı bir artış. OECD ülkeleri ortalaması 6,8. İskandinav ülkelerinde bu oran yarısı kadarken, mesela Almanya’da 10. Yoğunlukta 35 ülke arasında 27. sıradayız.

Sağlık Bakanlığı'nda hekime başvuru sayısı bu süre içinde %260 artarken, toplam hekim sayısı 2002’de hemen hemen 92.000 iken ancak %61 artışla 2017’de 150.000 olabilmiş.

Şu çarpıcı: 100.000 kişiye düşen doktor sayısı: Türkiye en düşük, 186. OECD ortalaması 378 doktor. Almanya’da 458 doktor.

100.000 kişiye düşen hemşire ve ebe sayısında da feci durumdayız: Türkiye en düşük, 212. OECD ortalaması 1015.

2013’te tıp fakültesi sayısı 79’dan geçen yıl 97’ye yükselirken, aynı dönemlerde öğretim üyesi sayısı 13.000’lerde kalmış. Oysa öğrenci sayısı 58.000’den 82.000’e yükselmiş.

Yani eğitimde öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı %30’un üzerinde artmış, bu öğrenimin kalitesi düşmüş.

MR Cenneti

Şimdi dehşet bir bilgi paylaşacağım, bu söyleniyordu ama bu kadar rezalet olduğunu bilmiyordum: Yataklı tedavi kurumlarında 1000 kişiye düşen MR görüntüleme sayısı, Türkiye 174 ile birinci, OECD ortalaması 70. Yataklı tedavi kurumlarında MR cihazı başına düşen görüntüleme sayısı: Türkiye birinci yine: 15.890. OECD ortalaması 4848.

Zavallı MR cihazları, canları çıkıyor mu diyelim, yoksa Türkiye bir MR mezarlığı, MR’sız hiçbir iş yapıl(a)mıyor mu...

Doktorların iş yükünün muazzam artışında, köylerin kent ve varoşlara doluşması da ana etkenler arasında. 2000’de %40.8 olan kırsal nüfus, 2018’de 11,8’e düşmüş!

“Doktor Efendi bitecek”

Siyasi iktidar ve mensuplarının sağlıkta dönüşümlerinin ekseninde doktorlar ve onları hastalara kul köle etmek yatıyor. Hastayı müşteri gören anlayış, müşteri (yani seçmen) velinimetimizdir, piyasacılığını getirdi. Şu sözlere bakın:

“Çalışmayan doktoru çalıştıracağız”, “Bıçak parasını kaldıracağız”, “Doktorun elini hastanın cebinden çıkaracağız”, “Artık vatandaşı tuzu kuru öğretim üyesi hekime soydurmayacağız”, "Ben doktora iğne yaptırmam, doktorlar adamı felç ederler alimallah”, "Doktor efendi dönemi bitti."

13.500 beyaz kod çağrısı

Biliyorsunuz, hastanelerde Beyaz Kod uygulaması var. Yani doktorlar tehlike vb. anında alarm veriyor.

2013’te 10.715 kez Beyaz Kod çağrısı giderek artmış ve 2017’de 13.545 çağrıya ulaşmış. 2016/2017: Kovuşturma yapılan 1.609 başvuruda 1.128 kişiye mahkumiyet.

Son bilgi: Türkiye kişi başı cari sağlık harcamalarında 1.124 $ ile en sondan ikinci. OECD ortalaması 3.868 $.

Bu kadar düşük harcamaya rağmen, sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı ise çok yüksek, %72 (2015 yılı).

Bu ancak şöyle açıklanıyor: “Reform öncesi” hasta hizmetlere zorla ulaşıyordu. İtilip kakılan durumundaydı.

Şimdi ise kalitesiz hizmet alıyor, performansa dayalı hizmette ise zorunlu olarak 5 dakikada yolcu ediliyor ve memnun! Ve bu süreçte ezilip kakılan, şiddete uğrayan ise doktorlar ve sağlık personeli oluyor.

Bir uçtan diğer uca...

Orhan Bursalı

*Bu yazı, 2 Mayıs 2019 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, Bilim ve Siyaset köşesinde yayınlanmıştır.


Orhan Bursalı