Doktorlarda diğerkâmlık ve Dr. Selahattin Yaman

Melih Baş Y
Doktorlarda diğerkâmlık ve Dr. Selahattin Yaman

İçinde yaşadığımız COVID -19 salgını sürecinde en çok takdir edilen mesleklerden biri(ncisi) oldu tıp mesleği mensupları. Hekimiyle, hemşiresiyle, hastabakıcısıyla gerçekten özveriyle çalışmaktadırlar. Bu insanların davranışlarının davranışbilimsel kavramlandırması nedir acaba? Araştırmalarımızda Tiffany Watt Smith’in Duygular Sözlüğü’nde en uygun sözcüğün “diğerkâmlık” olduğu gözümüze ilişti. Diğerkâmlık İngilizce’de “altruism” olarak geçiyor. Bu da “başkası için” anlamına gelen Latince “alterihuic” sözcüğünden geliyor. Yeni Türkçe karşılık olarak da “özgecilik” yaygın olarak kullanılıyor.

ÖZGECİLİĞİN KAVRAMSAL AÇIKLANMASI

Özgecilik, toplumbilimde önemli bir isim olan Auguste Comte’un tanımlamasıyla “başkaları için yaşama eğilimi ve arzusu” şeklinde tanımlamıştır. Kant ise özgeciliği “bir başkasının iyiliğini artırmak sonsal hedefi ile yapılan güdülenme durumudur” biçiminde tanımlamıştır. Ancak “başkalarını da kendisi kadar sevme” ya da “başkalarının yararlarını da kendi yararları kadar gözetme” olarak tanımlanması bize daha uygun gözüktü. Güçsüzlerin haklarını koruma,  fiziksel veya ruhsal sorunları olanlara yardım etme biçimindeki davranışlar özgeciliğe örnek olarak verilebilir.


Bu kavramın öncelikle farklı felsefi (elbette din felsefesi de dahil) akımlarda yer aldığının altını hemen çizelim. Örneğin, Budizm ve Konfüçyüsçülük’de özgecilik ana erdemlerden biri olarak kabul edilmektedir.

Özgeciliğin kalıtımsal temelinin yanısıra kültürel (öğrenilmişlik) boyutları olduğu ortaya çıkarılmıştır. Özgecilik daha sonraları başta davranış bilimleri olarak birçok bilim dalının ilgi alanına girmiş ve farklı bilim dallarının farklı açıklamaları yer almış ilgili yazında. Hatta aynı bilim dalında yer alan farklı akımların ayrı açıklamaları bile ortaya çıkmış. Örnekse, psikanaliz akımının kurucusu Freud, özgeci davranışın temelinde psikoanalitik kuramın olduğunu belirtmiş ve özgeciliği başka insanların sorunları ile yapıcı bir biçimde ilgilenmek olarak tanımlamıştır. Freud’a göre özgecilik bireyde anksiyetenin oluşmasını engelleyen ve çevresine kolay uyum sağlamasına katkıda bulunan başarılı bir savunma mekanizmasıdır.

Özgeciliğin prososyal davranışın bir alt biçimi olarak da tanımlandığı gözüküyor ilgili yazında. Olumlu toplumsal davranış olarak da kullanılan pro-sosyal davranış (pro-social behavior) terimi, 1960’lı yıllarda anti-sosyal davranışın (anti-social behavior) zıddı olarak tüm yardım etme davranışlarını içine alacak şekilde geniş bir terim olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Prososyal davranışın (özgecilik yani diğerkâmlık da içinde olarak) türlerine ilişkin olarak S. Düzgüner (2019) tarafından hazırlanan bir tablo aşağıda verilmiş ve bu tabloda davranışlar farklı özellikleri açısından ele alınmıştır.  Bu tablodaki özelliklere göre özgecilik (diğerkâmlık) niyet olarak gönüllü; amaç olarak çıkaramaçsız (diğer odaklı); etkileşim olarak tek yanlı; durum olarak kendi gereksinmesi de olabilir de olmayabilir de; hedef olarak tek kişiye yönelik (bizce bu tartışmalı); davranış türü olarak da yardım davranışı özellikleri taşıyor.

 

TIP MESLEĞİNDE ÖZGECİLİK

Özgeciliğin tıp mesleğinde incelenmesine ilişkin de eserler mevcut. Bir örnek vermek gerekirse, H. Arslaner’in yüksek lisans tezi olarak (2019, Marmara Üniv. SBE) hazırladığı “Hemşirelerin Diğerkâmlık Düzeyleri” adlı kaynağa ağiçinde ulaşılabilir. Arslaner’in tezinde, özgeciliğin hemşireliğin temel değerlerinden biri olduğu açıklanmış ve hazırlanan ölçekle yapılan uygulama çalışmasında hemşirelerin özgecilik düzeyleri yüksek bulunmuş.

Hekimlerin de özgecilik düzeylerinin yüksek olduğuna ilişkin yazın oldukça kabarıktır. Araştırmak isteyenler Glannon ve Ross (2002) “Are doctors altruistic?” isimli makaleye bakabilirler (bkz. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1733542/pdf/v028p00068.pdf ). Bu makalede kuramsal boyutları ile tıp profesyonelliğinin en temel özelliği olarak özgecilik tartışılmaktadır.

BİR ÖRNEK: DR. SELAHATTİN YAMAN –ardından-

Hekimler (haydi çoğu diyelim, kimi liberal virüse kapılmış ayrıksılar olabilir!) COVID-19’dan önce de özgecilik sergiliyorlardı. Bu kapsamda çok özel bir örnekti Dr. Selahattin Yaman. 21 Nisan tarihinde İstanbul Tabip Odası’nın örütbağında bir ilan çıktı: Acı Kaybımız: Dr. Selahattin Yaman Vefat Etmiştir.

Bu benim için de özel önemi olan bir insandı. Önce eşimin İstanbul (Çapa) Tıp Fakültesi’nden sınıf arkadaşı olarak tanımıştım, sonra doktorum da olmuştu. Bana yaptığı operasyondan sonra hekimlik etiğini unutmayarak ücret almayınca ben de ona bir klasik müzik CD seti anı-armağanı ile gitmiştim son pansumana. Hemen açıp içinden Beethoven CD’sini koymuştu bilgisayara ve birlikte azıcık dinlemiştik, sırada randevusunu bekleyen hastaların hakkına tecavüz etmemeye özen göstererek. Ne hazin rastlantı ki onu 2020 Beethoven yılında sonsuzluğa uğurladık. Kendisinin daha sonra da yemekli dönem toplantılarındaki koordinatör ve birleştirici liderliğini de görünce askeri kökenim itibariyle de kendisine hayranlık duydum.

O’nun ardından sadece akrabaları, ben de içre arkadaşları ve profesyonel hizmet verdiği hastaları üzülmediler. Niye mi? Anlatalım ama önce affınıza sığınarak kısa bir özgeçmiş verelim. Böylece özgeci bir hekim olmanın çok boyutlu yani genetik ve kültürel serüveni daha iyi açıklığa kavuşabilir.

Dr. Yaman’ın emek ve alın terinin kenti Zonguldak’ta doğup, ilk gençliğine dek siyah, mavi ve yeşilin buluştuğu kentin havasını solumakla belirlendi karakteri ve belki de yazgısı. İstanbul Tıp Fakültesi 1979 mezunu arkadaşları ise onu 70’li yılların devrimci önderlerinden biri olarak tanıdı; sosyal zekâsı, efendiliği ve çalışkanlığı ile…6 yıllık üniversite döneminde, kendi tanımıyla anılarıyla acılarını birlikte yoğurmuştu idealist doktor adayı. Geceleri gönüllü kaldığı nöbetler, kafa yorduğu hemşire eğitimleri gibi mesleksel sorumluluklar yanında halkçı, özgürlükçü ve emekten yana mücadelede seyirci değil her zaman öncü oldu Dr. Selahattin Yaman. Kısacası ezilenden yana duruşla biçimlenmişti kocaman yüreği delikanlılık çağında.

Öğrencilik yıllarındaki gece acil cerrahi nöbetleri, hem teorik hem pratik hekimlik yetisini zenginleştirdi ve onun uzmanlık alanını seçmesinde belirleyici oldu. Cerrah olacak, hem onaracak, hem güzelleştirecekti insanları ve de hayatı. Plastik cerrahi uzmanlığını tamamladı ve kimileri kaçmak için yollar ararken o koşa koşa gitti mecburi hizmete Anadolu’nun bir köşesine. İstanbul’a dönünce bir kamu hastanesinde emeklilik yılları gelene dek var gücüyle çalıştı. En zordaki hasta grupları, ‘omurilik felçlileri’ onun özel ilgi alanı oldu. Yatağa mahkûm kalan hastaların yeterli ve doğru yapılamayan bakımları yüzünden ortaya çıkan bası yaraları ve doku kayıplarını onarmaya verdi emeğinin ve zamanının büyük kısmını. Üstelik hiç para almadan, yılmadan yorulmadan. Dünyada en çok bası yarası ameliyatı gerçekleştiren doktor olarak 5000’e yakın operasyon yaptı, konferanslar verdi. Omurilik Felçlileri Derneği’nin de gözbebeğiydi o. Ama bu yüce çalışmalarla yıllar geçerken kendi sağlığını korumaya maalesef zaman ayıramamıştı. Çeşitli sağlık sorunlarına kanser de eklendi sonunda. Fakat o yine vazgeçmedi, çağrıldığı konferanslara bitkin de olsa katıldı, bası yarası olan hastaların hakları ve bakımları için yapılması gerekenleri iskemlede oturarak anlattı.

İşte özgeci bir doktorun öyküsü!

Ve kara haber ulaştı dostlarına 21.4.2020 günü: İki yıldır savaştığı kansere yenik düşüp, sonsuzluğa göçmüştü. Dünya Yaratıcılık Günü’nde ölmüştü bası yaralarında Türkiye’de çok özel bir uygulama tipi yaratan bu benzersiz insan!

Sınıf yıllığına yazdığı dizelerle uğurladılar sevenleri onu sonsuzluğun ışığına…

Ve insanlar katlediliyor,

ağaçlardan ve danalardan

daha rahat, daha kolay, daha çok

Sevgilim,

Bu ayak sesleri, bu katliamda

hürriyetimi, ekmeğimi ve seni kaybettiğim oldu.

Fakat açlığın, karanlığın ve çığlıkların içinden

güneşli elleriyle kapımızı çalacak olan

gelecek günlere güvenimi kaybetmedim hiçbir zaman

Prof. Dr. Melih Baş

Melih Baş