Yeni “araştırma merkezleri” kuruluyor!

Müfit Akyos
Yeni “araştırma merkezleri” kuruluyor!

Resmi Gazete’de yayınlanarak (25.7.2018) yürürlüğe giren ve OHAL’in yerine geçen 7145 sayılı kanunun 22. Maddesinde, kamu görevinden çıkartılan akademisyenlerden uygun bulunanların göreve iade edilmeleriyle YÖK görevlendirilmiş. Ancak bir koşulla, “… Ankara, İstanbul, İzmir illeri dışında ve 2006 yılından sonra kurulan yükseköğrenim kurumlarına öncelik verilmek kaydıyla, YÖK tarafından kamu görevinden çıkarıldığı yükseköğrenim kurumu haricinde …”. 23. Madde’de ise Milli Savunma, Dışişleri ve İçişleri bakanlıklarında kurulacak “araştırma merkezlerinin” müjdesi veriliyor. İlgili bakanlık mensuplarından mahkemelerce göreve iade kararı verilenlerle, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nca başvurusu kabul edilenlerden ilgili bakanca eski pozisyonuna atanması uygun bulunmayanlar, kurulacak araştırma merkezlerinde “araştırmacı” kadrosu ile istihdam edilecekler.

Arş Doğuya Marş Batıya*

Bir zamanlar, coğrafyanın bilmediği, tarihin unuttuğu, matematiğin girmediği bir ülke varmış. Bu ülkede yaşayanların yavaş yavaş başları omuzlarının içine iyice gömülüyor, sırtları kamburlaşıyor, belleri bükülüyor, adımlarını atamıyorlarmış. Herkes bu duruma gelince, insanlar inlemeye başlamışlar: “Artık çekemiyoruz… Artık taşıyamıyoruz…”. Acıklı bağırışlar Yönetmenbaşı’nın kulağına kadar ulaşıp da rahatsız olunca halkını toplamış. Hallerini görünce “Vah vah vah, demiş, size ne oldu böyle? Yanıt “Artık çekemiyoruz… Artık taşıyamıyoruz…” olmuş. Yönetmenbaşı, “hiç kaygılanmayın . Özel bilginlerim sıkıntınızı araştıracak ve eski durumunuza geleceksiniz” demiş. Yönetmenbaşı saraydaki özel bilginlerini toplamış, onlara “halkımızın neyi taşıyamadığını, neyi çekemediğini araştırıp bulun” buyruğunu vermiş. Kırk gün izin istemiş bilginler. Kırkıncı gün Başbilgin , “Efendimiz, halka kendi gölgeleri ağır geliyor.” demiş. Yönetmenbaşı sevinmiş, “Bilim gibi var mı? demiş, hemen halka bu sonucu iletin” buyurmuş.


Halk da sevinmiş ve o günden sonra gölgelerinden kurtulmak için öğleye kadar doğuya, öğleden sonra batıya koşup durmuşlar. Doğuya batıya, daha hızlı derken kurtulamadıkları gölgelerinden yorulup bezmişler ve yeniden “Artık çekemiyoruz… Artık taşıyamıyoruz…” diye bağırmaya başlamışlar. Rahatsız olan Yönetmenbaşı kırk özel bilginini çağırıp, “şu halkı gölgelerinden öyle bir kurtarın ki, bundan sonra hiçbirinin sesi çıkmasın…” buyurmuş. Kırk günün sonunda bilginler “…karanlıkta gölge yaşamıyor. Halkın kendi gölgesinden kurtulması için gece olması gerekir” diyerek huzura çıkmışlar. Yönetmenbaşı, “ya gündüzleri ne olacak?” diye sorunca, “…gün ışığının giremeyeceği bir dam altı yaparız” diye yanıtlamış Başbilgin. Kim “Artık çekemiyoruz… Artık taşıyamıyoruz…” diye bağırırsa yakalayıp gölgesini kapı dışarı bırakıp, kendisini karanlık dama atmaya başlamışlar. Dışarısı gölge, içerisi gölgesiz insanlarla dolmaya başlamış. Yetmedikçe karanlık yerleri büyütmüşler. Güneş ışığı alan pek az yerde de Yönetmenbaşı, Altyönetmenler, saray kişileri, saray bilginleri ve karanlık damlara atılanların gölgeleri kalmış. Bu gölgeler de zamanla insan biçimine dönüşmüşler ama bir türlü ayağa kalkamaz sürünür dururlarmış. Kalan az sayıdaki insan ise korkudan ses edemez olunca ülkede bağırıp, çağırma duyulmamış. Yönetmenbaşı da uykularında tedirgin olmamış.

***

27 Mayıs 1960 askeri darbesi sonrası gündeme gelen planlama kavramı bağlamında “Devlet teşkilat ve kurumlarının süratli, kaliteli ve verimli bir şekilde çalışmalarını” sağlamak üzere bütün kamu kurumlarında oluşturulan Araştırma Planlama ve Koordinasyon (APK) birimleri zamanla iktidarlarca muhaliflerin sürülerek depolandığı yerlere dönüşmüştü. Yine de yeni “araştırma merkezlerinde” depolanacakların TÜBİTAK Araştırmacı Bilgi Sistemi’ne dahil edilmeleriyle uluslararası Ar-Ge ölçümlerinde ‘100.000 kişi başına düşen araştırmacı’ sayımızın artmasından kaynaklanan olumlu etkileri görülebilecektir. Az bir gelişme değil!

(*) Aziz Nesin’in özetleyerek paylaştığım öyküsü, Nesin Vakfı 2018 duvar takviminde 10 - 22 Haziran tarihleri arasında yayınlanmıştır.

Müfit Akyos

Bu yazı HBT'nin 125. sayısında yayınlanmıştır.

Müfit Akyos