COVID-19 ile mücadele stratejileri

Özlem Kayım Yıldız

Tüm dünya, bu günlerde, muhtemelen 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük krizi yaşıyor. Küresel bir salgının tüm dünyayı bu ölçüde etkilediği son örnek 1918- 1920 İspanyol Gribi (H1N1) salgını idi. O günden bu yana, hastalıklar ile ilgili bilgi ve hazırlık düzeyimizin gelişmiş olduğunu varsaymakla birlikte, dünyanın küresel bir salgına yeterince hazırlıklı olmadığı anlaşılıyor. SARS-CoV-2 etkeninin oluşturduğu COVID-19 küresel salgını, dünyanın birçok yerinde sağlık hizmeti kapasitelerinin zorlanmasına yol açıyor. Böylesi bir krizle dünya ülkelerinin nasıl baş etmesi gerektiğinin önceden belirlenmemiş olması nedeniyle, ülkelerin bir kısmı, salgın başladıktan sonra izlenmesi gereken politikaları belirlemekte ya da veriler arttıkça politika değişikliğine gitmekte.

16 Mart 2020’de Imperial College COVID-19 Response (COVID-19 Yanıt Timi), hastalığın önlenmesi ve tedavisi için etkili olduğu gösterilmiş aşı ve ilaçların yokluğunda, salgının neden olacağı sağlık hizmetleri gereksinimi ve ölüm oranlarını azaltmak için farmakolojik olmayan (ilaç içermeyen) müdahalelerin etkinliği üzerine bir rapor yayımladı (1). Rapor esas olarak İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’ni hedef alan bir epidemiyolojik modellemeye dayansa da, yazarlar, sonuçların başka ülkelere de uyarlanabileceği yorumunda bulunuyorlar.

Yazarlar, salgınla mücadelede biri ‘hafifletme’ (mitigasyon), diğeri ise ‘baskılama’ (süpresyon) olmak üzere iki temel stratejinin var olduğunu belirtiyorlar. Hafifletme stratejisi salgının yayılmasını durdurmayı değil, yavaşlatmayı, baskılama stratejisi ise vaka sayılarını düşük seviyelere çekerek bu durumu sürekli hale getirmeyi ve salgının seyrini tersine çevirmeyi hedeflemektedir. Stratejiler, hedef reprodüksiyon (R) sayısı açısından farklılaşmaktadır; hedef, hafifletme stratejisinde, R’nin 1’in altına düşürülmeden mevcut durumdan daha düşük değerlere çekilmesi, baskılama stratejisinde ise 1’in altına düşürülmesidir.


Baskılama stratejisindeki esas güçlük, virüs insanlar arasında dolaşım halinde olduğu sürece ya da aşılama mümkün oluncaya dek (12 ila 18 ay arasında bir süre gerekeceği tahmin edilmektedir) tedbirlere devam edilmesi gerekliliğidir. Bugüne dek birçok salgının yönetiminde kullanılmış olan hafifletme stratejisinde ise popülasyon bağışıklığının salgın süresince gelişeceği, nihayetinde vaka sayısında ve yayılma düzeyinde düşüş olacağı öngörülmektedir.

Salgının başlangıcından bu yana, birçok ülke farmakolojik olmayan tedbirleri değişken kombinasyonlar ve başarı oranları ile uygulamıştır, bu nedenle her bir tedbirin mutlak etkinliğini belirlemek güçtür. Çin’in baskılama stratejisi uyguladığı ve şu ana kadar bulaşmayı azaltmakta başarılı olduğu söylenebilir, bununla birlikte, tedbirler gevşetildiğinde ya da terk edildiğinde vaka sayılarında artış olup olmayacağını izlemek, uzun dönemde gerekli stratejilerin belirlenmesinde yardımcı olacaktır.

Rapora göre, salgın için hiçbir önlem alınmadığında, ABD ve İngiltere’de Nisan’ın ikinci haftasında hastanelerdeki kritik bakım yatağı kapasitesi aşılacak, salgının zirvesinde ise maksimum kapasitenin otuz katı yoğun bakım veya kritik bakım yatağı gereksinimi oluşacak ve İngiltere’de 510.000, ABD’de ise 2,2 milyon insan hayatını kaybedecektir. Yalnızca hafifletme stratejileri (vaka izolasyonu, ev karantinası ve 70 yaş üzerindekilerin sosyal mesafelenmesi) uygulandığında ise kritik bakım gereksinimi üçte iki oranında, ölüm sayısı ise yarı yarıya azalacak, ancak yine de mevcut kapasitenin sekiz katı üzerinde kritik bakım yatağı gereksinimi oluşacaktır.

Sağlık kapasitelerini aşmadan salgını hafifletme stratejileri uygulanabilir görünmemektedir; bu nedenle, uygulayabilecek ülkeler için, R’yi 1’in altına düşürmeyi hedefleyen baskılama stratejileri (vaka izolasyonu, tüm toplumun sosyal mesafelenmesi, sokağa çıkma yasağı ya da okul ve üniversitelerin kapatılması) tek seçenek olarak görünmektedir. Bu önlemlere beş ay süreyle devam edileceği öngörülmektedir. Salgını baskıladıktan sonra bu tedbirlerin ortadan kaldırılması vaka sayısında artışa yol açabilir. Uzun dönem uygulanmalarının ise muazzam sosyal ve ekonomik sonuçları olabilir. Alternatif olarak, vaka sayısı bir kez kontrol altına alındıktan sonra yoğun bakımdaki hastaların sayısı düzenli bir biçimde izlenerek gerektiğinde tedbirler sıkılaştırılıp/gevşetilebilir. Sonuç olarak, Imperial College raporu, İngiltere ve ABD (ve olasılıkla başka birçok ülke) için, sağlık hizmeti kapasitelerinin aşılmasını engelleyecek tek stratejinin, erken dönemde yürürlüğe konmuş baskılama stratejisi olduğunu ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, yazarlar, baskılama stratejisinin uzun dönemde başarılı olacağının kesin olmadığını, bu denli ağır tedbirlere toplumların nasıl yanıt vereceğini bilmediklerini vurgulamaktadırlar.

Özlem Kayım Yıldız

Kaynak: Ferguson NM, Laydon D, Nedjati-Gilani G, et al. On behalf of the Imperial College COVID-19 Response Team. 16 March 2020. DOI: https://doi.org/10.25561/77482

*Bu yazı HBT'nin 209. sayısında yayınlanmıştır.

Özlem Kayım Yıldız