Yarının ilkel yaratığı olarak, insan…

Editör ne diyor?

Düne kadar kolay kolay kimsenin kabul edemeyeceği, ileri sürüldüğünde "hadi canım... sen de!" diyeceği bir olasılık, giderek, görünür gelecekte gerçekleşebilecek en büyük olay veya insanlar için “en büyük felaket” arasına gireceğe benziyor.

İnsanın kendi yarattığı robot, zamanla insanı aşan daha zeki bir yaratığa dönüşebilir mi?

Soru bu. Durun burun kıvırmayın, bu kez belki 10 yıl - 20 yıl öncesinin bilimkurgusu olarak görülebilecek düşün gerçekleşme olasılığı yüksek. Bunu ileri süren, tartışan, olasılığı yüksek görenler, tamamen işin içinde olan bilim ve teknoloji insanları.


Robotların veya bilgisayarların bilgi kullanma becerileri bizi zaten katbekat aşmış durumda ve bu hiç tartışılmıyor. Dahası, insan beynine bir uzantı olarak doğrudan bir “bilgi deposu” iliştirilerek, yapay zekânın bu üstünlüğünün insana da geçirilmesi düşüncesi tartışılan bir konu oldu.

Nöronlar, bilinç, fiziksel bir olay

“İnsan gibi düşünmek”, bu nöronik (sinir sistemiyle ilgili) bir olay şüphesiz. Nöronlar gerçek, yapıları ilişkileri gerçek, moleküler yapıları (biyolojik-kimyasal) biliniyor. Düşünce-bilinç, sinir hücreleri (nöronlar) arası milyonlarca, milyarlarca bağlantı sonucu oluşuyor. Yani bu olay da fiziksel bir yapıya sahip.

Bu, şu demek: tüm ayrıntılarını çözdüğünüz zaman, yeniden yapılabilir, inşa edilebilir ve bunun sonucu olarak da “çalıştırılabilir”. Sinir ağları arasındaki ilişkiler biçimini (meselâ hangi algoritmalar ile çalıştığı), nöronların bilgiyi nasıl depoladığını ve geri çağırıp nasıl kullandığını veya kullanamadığını öğrendiğimizde “işimiz bitik”. Bunların robotlara aktarılmasının tam yolu açılmış olacak demektir.

Erdal Musoğlu’nun üçüncü sayfamızdaki yazısı tam da insan beynini, yani sinir ağlarının gizini çözme konusunda sinir bilimcilerin attıkları büyük adımları anlatıyor. Korkutucu! Ama engellenebilir değil! Sinir ağları – robotik teknolojisi – yazılımlar – algoritmalar bütünleşik bir bilim olarak birlikte gelişiyor.

Bu yolda epey yol alındı. Çok farklı algoritmalar ile çalışan yapay zekâlar çoktan hayatımızda ve onlarla oynadığımız zaman iki yumrukla saf dışı bırakılıyoruz!

Robot ve yazılım sektöründeki olağanüstü adımlar, insanın pabucunu dama atabilir ve bizler, geleceğin yeni zeki yaratıklarının ilkel ataları olarak kalabiliriz. Tam müzelik! (veya en basit işlerde kullanılabilen ölümlü biyolojik yaratıklar...)

Bu insanlık için en büyük felaket mi, yoksa kendisinin yok olmasına yol açacak olmasına rağmen, en büyük başarısı mı?

Bir robotik insanı milyonlarca yıllık bir uzay yolculuğuna çıkartabilirsiniz, ama insanı değil.

İşte dün “Nasıl bizim gibi olabilir, bu imkânsız...” diye düşündüğümüz robotik neslimizi yakınsatan bir durumla karşı karşıyayız. Hala küçük bir azınlık dışında büyük çoğunluk böyle düşünüyor.

Şüphesiz, böyle bir gelişmenin, insan olarak varlığını tamamen sorgulayacak yeni bir durum yaratacağı gibi, eğer hala yaşıyor olacaksak, tüm toplumsal inanış, düşünce ve ahlakı değiştirecek sonuçları da olacaktır.

Erdinç Sayan’ın yazısının yanı sıra, iç sayfamızda Elon Musk bu tehlikeye dikkat çekiyor ve robotlar bizi savaşa bile sürükleyebilir, şimdiden önlem almalıyız diyor. 3, 14 ve 15. sayfalarımızda bu konunun çeşitli yönlerini okuyacaksınız.

Akurgal’dan fazla enerjiyi uzaya salma çağrısı!

Dergimiz zengin içeriğiyle hafta boyunca sizi tartıştıracak ve düşündürecek. Yazarlarımızdan Ali Akurgal, Termos yazısıyla, dünyada biriken ve iklim değişikliğine neden olan “fazla - gereksiz” enerjiyi uzaya salacak bir teknoloji geliştirmeye çağırıyor dünyayı! Tanol Türkoğlu, iyi ve kötü “kod yazmak” konusuna el attı. Doğan Kuban Hoca, Dünyanın ve Türkiye için 3 bloklu bir gelecek tablosu çiziyor ve tartışıyor. Mustafa Çetiner, kanser tedavi maliyetlerindeki artışı konu ediniyor.

Diğer köşelerimizden, “Bilgi Nedir”de insanlığın ürettiği bilginin ne kadar yaşayacağını, “Bizden Sonra Dünya”da kalıntıların nasıl fosilleştiğini okuyacaksınız.

Orta sayfamızda çok önemli bir inceleme var. Bebeklerin dili nasıl öğrendiklerinin gizi çözüldü: Kavramlar arasında bağlantılar kurarak, yani genellemeler yaparak konuşmayı öğreniyorlar.

“Yeni Türkiye”nin temel taşları!

Bunların yanı sıra, iç sayfalarımızda gün boyunca zinde kalmanın 8 yolu, aşırıya kaçmadan içmek sayfalarını ve çok önemli bir konu olarak, Volkan Turunç’un "organlarınızı bağışlayın, öldükten sonra dünyada iz bırakın" yazısını önemle tavsiye ederiz.

Şüphesiz Erhan Güzel’in, bir matematikçi gözüyle, erken yaşta kaybettiğimiz Meryem Mirzakhani’yi anlatan yazısını mutlaka okuyun.

Çok daha fazlası dergimizde. Amacımız hep daha iyi ve güzele doğru.

Yeni Türkiye” ise söz konusu olan, ancak bilimin, teknolojinin, düşüncenin, felsefenin, aklın, sanatın omuzları üzerinde yükseleceği bilinciyle...

Gelecek Cuma yine birlikte olmak dileğiyle…

Bizden hiç ayrılmayın! Her hafta çoğalalım!

Düzeltme ve özür:

14 Temmuz 2017 tarihli 68. Sayımızda 8. sayfadaki “Ateistler, inançlı kişilerden daha mı zeki?” başlıklı yazıda 2. paragrafta “Bilim insanlarının 63 araştırma sonucunu içeren bir meta analizde dini inancı yüksek kişilerin, inançsız kişilere göre daha zeki olduğu saptandı” cümlesinin doğrusu şöyle olacaktı:  “… dini inancı yüksek kişilerin, inançsız kişilere göre daha AZ zeki olduğu saptandı”.