Batıl inançlar nasıl yayılır?

Öne Çıkanlar Toplum
Batıl inançlar nasıl yayılır?

Batıl inançlar ne kadar akıl dışı görünse de geniş kitleler tarafından sorgusuz sualsiz benimsenir ve kolayca yayılır. Evrimsel bir yaklaşımdan yararlanarak ortak davranışların nasıl ortaya çıktığını araştıran biyologlar, batıl inançlar gibi karmakarışık inançların kabul edilebilir sosyal normlara nasıl dönüştüğünü keşfetti.

Eskiden Romalı yöneticiler ne zaman seçim yapacaklarına, ya da nerelere yeni kentler kuracaklarına, kuşların varlığına ya da onların göç yollarına bakarak karar verirlerdi. Günümüzde de kimi mimarlar yerleşim planlarında on üçüncü kata yer vermezlerken, kimi yayalar merdivenin altından geçmemek adına yollarını değiştiriyorlar.

Farklı inançlar, ortak davranışlar


Bu tür batıl inançların hiçbir mantığa dayanmadığı hemen herkes tarafından bilinmekle birlikte, bunların birçoğu bugün bile çok sayıda insanın yaşamına ve davranışlarına yön vermeyi sürdürüyor.

Oyun kuramına dayalı yeni bir araştırmada iki kuramsal biyoloji uzmanı batıl inançların bir toplumun yerleşik ilkeleri arasında nasıl kalıcı bir yer edinebileceklerini gözler önüne serdiler. Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan bu çalışma, öncesinde farklı inançlara sahip bireylerden oluşan toplulukların, nasıl ortak birtakım davranışlar geliştirebileceklerini ortaya koyuyor.

Pennsylvania Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nden doçent Erol Akçay, “Burada asıl ilginç olan, başında herhangi bir inanç sistemine bağlı olmayan bireylerde bir dizi inancın gelişmesi ve bu inançların da düzenli bir dizi davranışa dönüşebilmesiydi” diyor.

Dr. Bryce Morsky de, “Bireyler yavaş yavaş birtakım batıl inançlar edinmeye başlıyorlar ve bir diğeri kendilerini taklit ediyor. Davranışları başarılı olduğunda da batıl inançlar insanlar tarafından giderek tutulmaya başlıyor ve zamanla toplumda kalıcı bir yer ediniyor” diye ekliyor.

Oyun kuramı ve batıl inançlar

Morsky ile Akçay’ın ortaklaşa yürüttükleri bu çalışmada, oyun kuramı uygulaması temel alındı. Oyun kuramı, toplumsal olaylarda insanların birbirleriyle nasıl etkileşim içine gireceği ve nasıl davranacağı konusunda tahminler yürütmeye yönelik bir yöntemdir. Araştırmacılar, bağlantılı dengeler (veya Nash dengesi) adıyla bilinen ve spesifik bir senaryo içinde oyuncuların spesifik bir sinyale verdikleri tepkilerini incelediler.

Akçay, “Bunun en bildik örneklerinden biri trafik ışıklarıdır. İki kişi bir kavşağa yaklaştıklarında, birine “dur” işareti, ötekine de “geç” işareti verilir. Bu herkesçe bilinen bir şeydir ve her iki tarafın da trafik ışığına uyması mantıklıdır,” diyor.

Sinyal, ya da bu durumda trafik ışığı, bir bağlantı kurma aracı ya da “koreograf” olarak bilinir. Ancak araştırmacılar bu son çalışmada koreografın olmaması durumunda neler olacağını merak ediyorlardı. İnsanlar davranışlarını yönlendirebilecek başka sinyallere ilgi gösterecek olsalar, eşgüdümlü ortak davranışlar ortaya çıkabilir miydi? Bir başka deyişle, evrim “kör bir koreograf” işlevi görebilir miydi?

Akçay, “Ya bir bisikletçi kavşağa doğru yol alıyorsa ve trafik ışığının yerine bir kedi görse ne olur? Kedinin kavşakla bir ilgisi yoktur, ama birileri siyah bir kedi gördüklerinde durmaları gerektiğine karar verebilir, ya da bu yaklaşmakta olan bisikletlinin duracağı anlamına gelebilir,” diyor.

Kedinin rengiyle, yaklaşan bisikletlinin durma ya da yoluna devam etme olasılığı arasında hiçbir bağlantı olmamasına karşın, kimi zaman bu türde koşullandırıcı bir taktik-başka bisikletçilerin batıl inançlarıyla ilintili olduğunda- çok daha farklı bir şekilde sonuçlanabilir.

Mantıksız inanışların mantığı

Morsky, ‘kimi zaman bu tür mantıksız inanışlara sahip olmanın da bir mantığı olabileceğine’ dikkat çekiyor.

Morsky ile Akçay oluşturdukları örnekte bireylerin mantıklı davrandıklarını ve normlara gözü kapalı uymayıp, ancak kendilerine bir yarar sağlayacağına inandıkları sürece uyduklarını varsayıyorlar. Bu kişiler başkalarını başarıya ulaştıran inanışlara öykünerek kendi inançlarını değiştiriyorlar. Bu da yerleşik ilkelerin birbirleriyle “yarıştığı” ve bu ilkelerin topluluk içinde inişli çıkışlı bir seyir izlediği evrimsel bir dinamik yaratıyor. Söz konusu evrimsel süreç de sonuçta yeni toplumsal ilkelerin oluşmasına yol açıyor.

Yarar sağlıyorsa ‘iyidir’

Morsky ve Akçay evrimsel açıdan sağlam, başkaları tarafından yeri doldurulamayan yerleşik inançların tutarlı olmaları gerektiğini, bir başka deyişle, bu inançların bireylerin davranışlarını dışarıdan bir “koreografın” olmadığı durumlarda bile başarıyla düzenleyebilmeleri gerektiğini ortaya koydular.

Araştırmacılar bireyin nasıl davranması gerektiğini belirleyen ve başkalarının nasıl davranması gerektiğiyle ilgili beklentilerini tanımlayan bu evrimsel açıdan değişmez ilkelerin, dışarıdan birileri tarafından yönetilmediğinde bile etkili olan tutarlı bir inanç sistemi oluşturduğunu da gözler önüne serdiler.

Morsky ile Akçay çalışmadan elde edilen bu bulguları daha ayrıntılı bir biçimde araştırmak amacıyla, batıl inançların hiçbirinin sunulmadığı bir ortamda bireylerin kendi batıl inanç ya da inanışlarını geliştirip geliştirmeyeceklerini açıklığa kavuşturacak birtakım toplumsal deneyler yapmayı tasarlıyorlar.

Morsky, “Bu çalışmanın hoşuma giden yanı, bu inançların uydurma ve aslı astarı olmayan boş inançlar olup, salt herkes onlara inandığı için toplumsal bir gerçekliğe dönüştürülmüş olmaları. Bu konuyu daha da derinlemesine incelemeye can atıyorum,” diyor.

Rita Urgan

Kaynak