Bereketli Hilal kuruyor, bölge yeni büyük göçlere gebe
Bilimsel araştırmalar, Avrupalı cihatçıların ve Suriye Baharı’nın gerçek nedeni üzerine yeni söylemler ve düşünceler ileri sürüyor. Kuraklık bölgeyi yanmaz hale getirebilir. Uygarlıklara beşiklik eden ve insanlığın gelişmesine katkıda bulunan Bereketli Hilal iklimsel değişikliklere bağlı olarak yakın gelecekte yerini çorak topraklara bırakacak gibi…
Suriye’deki yeraltı suları derinlik düzeyi, 60-70 metreden, önce 100-200 metreye, 2010 yılına gelindiğinde de 700 metreye düştü…
Küresel ölçeklerde çalışan iklim bilimciler, uzun dönemli modelleri ile, Bereketli Hilal olarak da bilinen antik dönemin bereketi toprakları (yaklaşık olarak, bugünkü Irak, Güneydoğu Anadolu, Suriye, ve Lübnan) oldukça karamsar bir iklimsel gelecek tahminlerinde bulunuyor. Modellere göre, kısmen ülkemizin de dâhil olduğu bu bölge, küresel ısınma (sera gazları) etkileri yüzünden ayrıca ağırlaşan bir kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya.
Suriye’deki karmaşa ve iç savaşın nedeni de aynı kuraklığın etkilerine bağlanmakta (1). Aynı çalışmaya göre, Suriye rejiminin, bu dönemde, “tarım ürünlerini çeşitlendirme” ve “gıda bakımından kendine yeterlik” gibi kulağa hoş gelen, ancak ülkenin su potansiyeli gerçekleri ile uyuşmayan politik hedefleri de bu sıkıntıları katlamış ve patlamayı tetiklemiştir.
Bilgilere göre, 2006 yılından başlayarak Suriye’deki yeraltı suları derinlik düzeyi, 60-70 metreden, önce 100-200 metreye, 2010 yılına gelindiğinde de 700 metreye düştü. Ülke (aslında, daha geniş olarak, Bereketli Hilal’i de içeren Doğu Akdeniz ülkeleri) son dönemlerde yaşadığı en şiddetli kuraklığı yaşıyor. Coğrafi farklılıkları çok fazla olan ve Güneydoğu Anadolu’daki sulama projelerine ve barajlara sahip Türkiye ile petrole ve diğer uluslararası ilgilere sahip Irak bu kuraklığı daha kolay atlatırken, toprakları ile geçinemez duruma düşen ve sayıları 1 milyon 600 bine ulaşan Suriye çiftçileri, 3 yıldan uzun süren kuraklık ve susuzluk etkisi ile ülke kentlerine göçe yönelmiş ve geçimlerini oralarda sağlamaya çalışmıştır.
O kadar ki, bu ülkede başlayan sosyal karışıklıklar da (yarattığı işsiz ve umutsuz yığınlar yanında, yaygın haberleşme ve ajitasyon olanaklarının da yardımı ile), bugünkü karmaşık görünümlü zorlu iç savaş ortamı ve yığınsal göçlerle sonuçlandı.
Bereketli Hilal’in sonu
Bu değerlendirmeler, Amerikan Bilimler Akademisi’nin yayın organ PNAS’da da tekrarlanıyor (2). Başka benzer bir çalışma da Bereketli Hilal’in bir tarım alanı olarak, bu yüzyılda tümüyle ortadan kalkacağını öngörmekte (3). Yani kuraklık ve iklim değişikliği etkileri, gerçekten zorlu ve uzun süreli olma eğilimi göstermektedir.
Bu araştırmalara ve benzeri bilimsel bulgulara daha dikkatli bir şekilde eğilerek özellikle ülkemizi de ilgilendirebilecek olan etkileri üzerinde düşünmek, araştırmalara katılmak, bu alandaki uluslararası araştırmalarda yer alarak katkıda bulunmak ve yaşananları anlamaya çalışmak gerek (*).
HBT dergimizdeki “Avrupalı Cihatçıların Kökeni” konusundaki yazı (4) da başka bir düzlemde aynı konuya değiniyor. Suriye ve diğer Arap ülkelerindeki kalkışma ve isyanların nedenleri konusunda, teröristlerin İslam ülkelerindeki bu görünür ‘başarı’sını ve buna olan Avrupalı katkısını açıklamak için ileri sürülen nedenler oldukça yüzeysel kalmakta, Suriye iç savaşını kuraklığa bağlayan çok daha temel olguların varlığını düşünmemizi gerektirmektedir.
Nature gibi diğer saygın bir yayın organının yargılarına dayansa da, bu yazıdaki “ortak zemin: kin”, “din tetikleyici unsur değil” veya “terörü ‘girişimciler’ destekliyor” (**) gibi açıklamalar, kuraklık nedeni ile tarlasını veya ona bağlı işlerini bırakıp şehirlere yığılan kalabalıklar olmadan pek işe yaramayacak açıklamalardır.
Şekil 1: Bereketli Hilal araştırmasının yürütüldüğü bölgeye ait “Normalize Edilmiş Bitki İndisi” (NDVI) temelindeki bu harita, 2008 yılındaki indis ile geçmiş 7 yılın ortalaması arasındaki farkı göstermektedir. Artı değerler (mavi-yeşilin tonları) sağlıklı bitki yetişme ortamlarına, kahverenginin tonları da bitki yetişmesinin giderek artan miktarlarda kötüleşmesine işaret etmektedir.
Yeni krizlere hazır olalım!
Mülteci krizi bu seferlik, geniş uluslararası yardımlaşma ve koordinasyonla, belki zaman içinde yatıştırabilecek ve savaş kendi sınırları içinde tutularak yayılması önlenebilecektir. Ancak, onlarca iklim modelini inceleyen uzmanlar yeni krizlere hazır olmamız gerektiği konusunda hemfikirdirler:
İklim verileri serilerini (ki analizde kullanılan beş istasyonun üçü -Sivas, Siirt, Erzurum- Türkiye’dedir) ve sürmekte olan küresel sera gazı salımlarını da değerlendiren “Bereketli Hilal'de İklim Değişikliği” amaçlı modellemeler, Doğu Akdeniz bölgesi ülkelerinde, görülebilir gelecekte, kuraklığın daha sıklıkla ve çok daha sıkıntılı şekillerde ortaya çıkabileceğini ortaya koymaktadır.
Doğu Akdeniz’de ortaya çıkan, küresel iklim değişikliğine bağlı “susuzluk/kuralık” ortak sorunu, hiçbir ülkenin tek başına çözemeyeceği çapta ve karmaşıklıktadır ve ülkemizi de yakından tehdit etmektedir.
Bu alanda, uluslararası düzeyde geniş bir işbirliği gerektiği ortadadır. Hazır uluslararası iklim anlaşmaları imzalanırken, ülkemizin prestijini ve görünürlüğünü olumlu yollarda etkileyecek uluslararası roller arıyorsak, bu amaca yönelik uluslararası bilimsel ve kurumsal işbirliklerini bu gibi alanlarda sağlamayı veya koordine etmeyi hedeflemeliyiz; kendi araştırma kurumlarımızı ve potansiyelimizi (gerekli olabilecek fonları da sağlayarak) bu konulara yöneltmeye soyunmalıyız. Ülkemizin konumu ve birikimi, akılcı bir şekilde harekete geçirilebilirse, bu türden işbirliklerini yürütmeye yeterlidir.
(*) Bu bağlamda, ilgili haritaların da gösterdiği gibi, ülkemizin Dicle-Fırat altında kalan Güneydoğu Anadolu illeri de benzer etkileri yaşamaktadır. O nedenle insan düşünmeden edemiyor: Acaba Güney Doğu Anadolu’da, aylardır insanlarımızı çift taraflı acılara boğan PKK kalkışmasının ve kolaylıkla yeni militanlar bulabilmesinin ardında da (başka nedenler yanında), Güney Doğu tarımının, son dönemde benzeri biri çöküş yaşıyor olması var olabilir mi? Belki terörle mücadele ortamında bu tür analizlere henüz vakit bulunamadı veya kamu ile paylaşılamadı; ancak, konunun bu yönünün de mercek altına alınması gereklidir.
(**) Son dönemde Almanya’da dillendirildiğine şahit olduğum “öldürmeli-savaşlı bilgisayar oyunları ile artık yetinmeyen maceraperest Alman gençleri arasında, sırf gerçek savaş ve terörü yaşamak ve yaşatmak için IŞİD’e katılanlar olduğu” yargısını bunlara ekleyebiliriz!
Kaynakça:
(1) Wendle, “Syria’s Climate Refugees” (Suriye’nin İklim Mültecileri), Scientific American, Mart 2016, s.44 ve devamı.
(2) Kelley ve ark., “Climate Change in Fertile Crescent and Implication of the Recent Syrian Drought” (Bereketli Hilal’de İklim Değişimi ve Yakın Dönemin Suriye Krizi Üzerine Etkileri) , Proccedings of National Academy of Sciences USA, Mart 2016: cilt 112, s. 3241-3246, 2008).
(3) Kitoh ve ark., “First Super-High-Resolution Projections That the Ancient “Fertile Crescent Will Disappear in This Century” (İlk Çok-Yüksek_Çözümlemeli Öngörüler, Antik ‘Bereketli Hilal’in Bu Yüzyılda Ortadan Kalkacağı Yolunda), Hyrological Research Letters, cilt 2, s. 1-4, 2008.
(4) “Terörizm Bilimi”, Herkese Bilim Teknoloji, sayı 2, s.8-9, 8 Nisan 2016
Mehmet Emin Özel / me_ozel@hotmail.com