Kimlik ile kişilik ya da çeşitlilik içinde birlik

Bozkurt Güvenç
Kimlik ile kişilik ya da çeşitlilik içinde birlik

Kültür toplantılarında ben kimlikten söz ettikçe, Aziz Nesin kişilik diye düzeltirdi. Kimlik mi kişilik mi derken, tam uzlaşamadan vedalaştık.

HBT’de Doğan Kuban’ın “Batı ile aramızdaki farkı kapatamıyoruz çünkü giydiği elbise ya da aldığı unvan, insanın kimliğini değiştirmiyor” yazısını okurken, insan bilimdeki kimlik-kişilik ikilemini anımsadım. Yanılmak ve eleştirilmek pahasına da olsa, insan, kimliğini değiştirebiliyor da temel kişiliğini kolayca değiştiremiyor kanısındayım.

Genetik tür olarak insan, tek bir insan ailesinin üyesidir; ama kimlik sorulduğunda, insanım demek aklına bile gelmez. Ulusal, mesleki unvanla ilgili bir dizi kimlik sayar da, insanım demez. Bir dizi kamu kurumunu yıllarca yönetmiş aile dostumuzun kimlik kartında sadece Genel Müdür yazardı. Bakanlar da hayat boyunca Sayın Bakan olarak kalırlar.


Mimarlıktan insanbilime geçerken kültür varlığının değişmediğini, ama kişiliğin değiştiğini sanırdım. Oysa, insanın kimlik bilişi (aidiyet duygusu/tercihi), kültürel kimliği değişiyor da temel kişilik yapısı direniyormuş. Değişen toplumda hayatta kalmak savaşı veren kişilik, özgür sanatların ve edebiyatın ortak konusudur. ‘Yedisinde neyse yetmişinde o!’ ‘Kırk yıllık kani olur mu yani’ ‘Ağaç yaşken eğilir’ atasözleri, sorunun evrenselliğini yansıtır.

Kimlik ya da kişilik önemli değil! Güncel olan, Kuban ile görüş farklarımız. Bir CBT okuru şöyle sormuştu: “Siz nasıl ikilisiniz öyle; aynı dergide yazıyorsunuz ama aynı görüşte değilsiniz?” Haklı soruyu, HBT’de yanıtlamak gereğini duyuyorum.

İnsanın kültürel kimlik örtüsü kaldırılabilse, ki hiç kolay değildir, kişilik yapısının (dünya görüşü, değerleri, davranışları, duyguları ile tutumlarının, kültürden etkilendiği) kolay değişmediği görülür. Gençliğinde devrimci olan kuşağın, ileri yaşlarda tutucu olması; değişmeyen kişiliğin değişen toplumda hayatta kalma çabasıdır.

İlk Cumhuriyet kuşağındaki benzer ailelerden gelen, benzer okullarda okuyan, aynı mesleği seçen iki dost olarak, Kuban ile benzer bir dünya görüşüne sahibiz, ama belki de farklı olduğumuz için okunuyoruz.

Çeşitlilik içinde birlik

Kimlik mi kişilik mi? Tartışma yeri burası değil. Yunus, “Benden içeri bir ben” diye yakınırdı. Güncel sorun ise birlik içinde çeşitlilik, ya da çeşitlilik içinde birlik ilkesini, günümüzde nasıl sürdürecek oluşumuz…

Kuban’ın sanatla ilgili bir yorumuna katılmadığımı yazmıştım Bursalı’ya. O da, “Gelin, birlikte yazın” dedi. Bilim ve teknolojide doğru yanlış cetveli yok. Çoğu önermeler, bizim yeni duyduğumuz zamanın ruhu içinde hem doğru hem yanlış, ne doğru ne yanlış, hatta, ha doğru ha yanlış olabilir. Diyalektik yıllardır bunu savunur. Her doğruda yanlışlar, her yanlışta doğrular var görüşünü savunan yazara 2005 Nobel Barış ödülü verildi. Yıllardır savunduğum gerçeği neden yazmadığıma hala üzülürüm.

Kuban, bilim teknoloji diyor, ben, tüketim ekonomisine alet edilen teknolojiyi evcilleştirmeyi öneriyorum. Hangisi doğru? İmam Ghazali’nin, “Akıl (bilim), imana ters düşemez” görüşü, İslam Şurası’nda tartışılmış ama kesin bir karar çıkmamıştı (1560’lar). Keşke, Fatih Sultan Mehmet Medrese’de yapılan bilime son vermeseydi. Ters düşebilir diyen İbni Rüşd Rönesans’a öncü olmuş. (Bkz. Ghazali ve Rüşd’ün Tehafüt çevirileri.)

Sosyolog Alain Touraine, ötekileştirmeyen toplum diye tanımlıyor çağdaş demokrasiyi. Sanırım, çeşitlilik içinde birliği korumak ortak güdüsüyle buluşuyoruz HBT’de.

Bozkurt Güvenç

*Aramızdan ayrılan Bozkurt Güvenç'in anısına saygıyla.

Bozkurt Güvenç