Bu Efsane Yıkılır mı! Veya: Tamamen Yanlış Bir Soru!

Editör ne diyor?

Siz beyninizin tamamını kullanıyor musunuz? Yoksa beyninizin %10’unu kullananlardan mısınız? Komik bir durum. Yüzyıldır alıp başını giden, bilim insanları öyle şey olur mu demesine rağmen ciddi ciddi kabul edilen bir arkaik efsane... Bugün HBT’nin kapak konusu. Neden? Çünkü ülkemizde hâlâ revaçta!

Bunun ticaretini de yapanlar vardır. “Gel sana beynin yüzde yüzünü nasıl kullanacağını öğreteyim…Seni kimse tutamasın...”

Ama beyin üzerinde, hem de pek çok disiplinden çalışan tonla bilimci, arıyorlar tarıyorlar kullanılmayan bölümleri... Bulurlar mı dersiniz? Üstelik, ülkemizde, öğretmenler arasında bir araştırma yapılmış ve %50’sinin buna inandığı görülmüş.


Ama inanmayanlar var, ODTÜ’den Eğitsel Nörobilim/Nöroteknoloji Araştırma Grubu bu konuya el attı. Yüzyıllık efsaneyi didikledi. Sonucunu orta sayfamızda okuyacaksınız.

Aslında soru yanlış

Beynin yüzde kaçını kullanıyoruz sorusundan çok, yöneltilmesi ve araştırılması gereken soru bizce şu olmalı:

Beynimizi etkin kullanıyor muyuz? Ne kadar etkin kullanıyoruz?

Etkin kullanmak ne demek? Etkin kullanmak için ne yapmalı? 100 milyar nöron arasında gerekli akıllı bağlantılar kurabiliyor muyuz?

Beyni etkin, verimli, üstün kullanmak, hem bir merak hem veri toplama ve işleme, hem de bir bilimsel düşünme-yöntem öğrenme-eleştirme ve olaylara çok yönlü yaklaşım konusudur.

Acaba Türkiye’de beynimizin bu anlamda yetkin kullanımı için eğitsel ve toplumsal çaba var mı yok mu? Bu açıdan toplumun beynini yetkin kullanımı yüzde kaç olabilir?

HBT’den ilginç başka konular

Doğan Kuban’ı şiddetle öneririz tabii ki. Hallaç pamuğu gibi atıyor geçmişi, ve “Eğer Osmanlı’nın uzun ömrü, yerli halkla simbiyotik yaşamı ise, geri kalmışlığı da, Arap ağırlıklı medrese ve dejenere olmuş dilidir” diyor. Ve ekliyor: Türkçe olmasaydı, Afrika’nın yeni devletçiklerinden farklı olamazdık...

Bozkurt Güvenç yazısında soruyor: “Lozan’dan yüzyıl sonra bu sorunun gündeme gelmesi tarihi bir yanılgı ise sorumlusu kimdir? Milli varlığımızı ve onurumuzu savunanların kurduğu ve bize emanet ettiği Cumhuriyet’in Milli Eğitim politikasının sorumluluğu yok mu?”

Ali Akurgal, “Zincir mağazaların ortaya çıkışı mahalle bakkallarını nasıl batırdıysa, büyük şirketlerin endüstri 4.0’a geçmesiyle, dönüşüme ayak uyduramayan tedarikçileri de batabilecek” diyor ve örnekler veriyor...

Mustafa Çetiner’in konusu gülmek. Diyor ki “İnsanın acıya olan dayanıklılığını artırıyormuş”. Ayrıca gülünce kalori de veriyorsunuz bilginiz olsun!

Bu yazıyı uzaktan ve erken yazıyoruz, henüz elimize geçmemiş yazıları bir kenara bırakırsak, Nilüfer Cihangir’in “Mikro organizmalar olmasaydı, dünya ceset tarlasına dönerdi” yazısı merak uyandırıyor.

Dolu dolu bir HBT sizi bekliyor!

Bu arada web sitemiz herkesebilimteknoloji.com’u arada sırada mutlaka ziyaret etmeyi unutmayın. Orada abonelik seçeneklerini de göreceksiniz.

Türkiye’ye her hafta apayrı ama gerçek bir gündem sunan ve tartıştıran HBT’de kalın.

Gelecek Cuma’ya dek sevgiyle...