Geleceğimizi bilebilir miyiz, peki geleceği nasıl kuracağız?

Editör ne diyor?

Bu sayı 28 sayfalık bir dergi ile karşınızdayız. Geniş bir dosya konusu hazırlayınca, dergi içindeki yazı çeşitliliğinin azalmasına gönlümüz razı olmadı. Sayfaları artırdık.

Geleceği bilemeyiz. Tüm kâhinler de, dahası gelecek bilimciler de yanılmaya mahkûmdur. Kimse geleceği kestiremez. Bu konuda ancak genel bazı şeyler söylenebilir. Biraz doğru çıkanı da olur, hiç doğru çıkmayabilir de. Geleceği ancak bizzat yaparak, kurgulayarak, düzenleyerek kurabiliriz.

Kendi ellerimizdedir geleceği kurmak. Aklımızda, fikrimizde, projemizde...


Yapmaya, kurmaya başladığınız andan itibaren, projeniz sizleri başka şeylere yönlendirebilir. Birden düşüncelerinizde kıvılcımla çakar ve başka şeyler yaratırsınız.

J.-C. Carriere, Kitaplardan Kurtulacağınızı Sanmayın isimli kitapta, Umberto Eco ile karşılıklı söyleşisinde "Gelecek bir meslek değildir” der. "Gelecek gelecek ise daima beklenmediktir.” "Geleceğin en önemli niteliği her daim şaşırtıcı olmasıdır... Kurguyu veya geleceği hep bildiklerimizden hareketle tasarlarız daima. Fakat gelecek bilinenden yola çıkmaz... Bilim-kurgu edebiyatında yazarların 1950’lere kadar, yaşantımızda son derece önemli yer tutan plastik malzemesini tek bir yazarın bile hayal etmeyişi…”

Evet lafı plastiğin keşfine getirdiğimize göre, buradan bilim-teknoloji konumuza girebiliriz. Carriere için “ama o kadar da değil” diyebilirsiniz belki. Hayır en iyisi demeyin. Genellikle haklı. Hayatı değiştirecek büyük olaylardan ve keşiflerden bahsediyor. Şüphesiz, bugünü hayal eden bilim kurgucularımıza buradan şapka çıkartıyoruz.

Geleceğe büyük hamleler

Dosya amaçlı hazırladığımız geleceği biçimlendiren “ileri teknolojik büyük hamleler” ise gelecek bilimcilikle ilgisiz. Bugün yaşanmakta olanı vurguluyoruz. Sanayi 4.0 konusunu bir kaç yıldır konuşuyoruz, ama bunun ne olduğu dünyanın büyük çoğunluğunca anlaşılmadan, Sanayi 5.0 gündeme düştü.

Bu yazılar, aramızda iki aydır süren bir tartışmadan süzüldü: Hadi geleceği yazalım, dedik.

Nedenini sormayın, ilki dünyayı anlamak, nereye gidiyoruz, yakın gelecek nasıl ve kimler tarafından kuruluyor sorularını bilince çıkarmak. İkincisi ise, şüphesiz ki ülke sevgisi: Hey, dünya nereye gidiyor ve bizler ne halt ediyoruz bu konuda!  Projelendirilen ve başlayan gelecekte bizim yerimiz olabilir mi…

Siyasi manzaralara bakıp bu sorularımıza gülmeyin lütfen. Ama endişelerimizi paylaşabiliriz!

Ali Akurgal, Serdar Kıykıoğlu ve Bayram Ali Eşiyok, bu dosyamızı biçimlendirdiler. Üstelik onlardan 5.0’ın tanımını istedik. Okumanızı kolaylaştırmak için. Yazarlarımıza çok teşekkür.

Amacımız, sadece olan biteni değil, olmakta olanı, projelendirilen geleceği, yarınları da sizlere tanıtmak. İyi okumalar!

Geleceği yaparak yaratabiliriz

Bu bir şüphesiz mühendislik işidir de. Mühendisliği geniş anlamda kullanıyorum. Bir roman da, bir resim de gerektiğinde birer mühendislik eseri olarak görülebilir. Hayal etmek ve hayali hayata geçirmek.

Gelecek, bazen bir ilerlemenin irili ufaklı adımları sonrasında, bir güneş gibi parlar karşımızda. Hiç ummadığımız bir sonuç. Taş taş üzerine konularak, küçük-büyük sorunları çözerek gelişir. Bütünün küçük parçalarıyla ve içindeki temel sorunlarla uğraşırken, birden karşınızda bir “gelecek” belirir. Bu önemli bir keşfin ta kendisi olarak gülümsemektedir size. Mesela, Ay’a, göktaşlarına yapılan geziler, uzay yolculukları, yeni yapılabilirliklerin, olabilirliklerin çözümünü getirdi. Bakmışsınız bir uzay madenciliği yaklaşan bir gelecek olmuş.

Mesela kanser! Bilim insanları diyelim ki yüzyıldır kanserle uğraşıyor. Tanımlama, öğrenme, beden içindeki rolü, beden bütünlüğüyle ilişkisi, genetik çözümlemeleri, bağışıklık sisteminin rolü... Özetle bedenin bugün bile tam bilinmeyen kimyasal -moleküler- biyolojik ve nihayet fiziksel fabrika olarak varlığı ile kanser arasındaki etkileşimi anlaşıldıkça, ilaç çözümleri devreye giriyor.

Kanseri orasından burasından tutup çekiştirerek, adım adım tedaviler geliştirerek, hala öğrenme çağında tıp bilimi.

Ama güneş doğmadı! Güneşin nasıl doğacağını kimse bilmiyor. Ama güneş kimselerden birisine veya birkaçına birden gülecek, kilidi çevirecek ve kanser(ler) tedavi edilecek.

Mesela!

Çünkü tıpta büyük keşiflerin çoğuna böyle ulaşıldı. Tuğla üzerine tuğla. Bilgi ve teknolojik çözümlerle birlikte ilerleye ilerleye.

Sanayi 5.0 ve 4.0... Sürecin bu noktaya gelmesinin ardında nasıl milyar saatler, milyar emekler, büyük ve yaratıcı beyinler, dünyayı zenginliğe boğacak harcamalar var. Tahmin edin.

Neyse, bilim ve teknoloji böyle bir şey işte. Yaratıcılık geleceği kurarak gelişiyor!

Bilim, Türkiye’de “Müslüman mahallesinde salyangoz satma” olmayacak. Bilim bir bütündür.

En büyük İngilizler

Bozkurt Güvenç, Darwin’in “en büyük İngilizler mezarlığında” yattığını yazıyor. Westminister Manastırı ilk gittiğim yerlerden biriydi. İngilizler, Kraliçeleri, tepeden tırnağa dinsiz mi…

Hayır değil tabii ki, sorun burada... Bizde, her şey bana, her yetki bana, her güç bana ile uğraşılıyor. Ama çağımızda böyle bir gelecek kurgusu asla sonuç vermez!

HBT, bugünü ve geleceği öğrenmenin adresi. Her Cuma bizim için mübarek bir gün, beyin besleme günü!

Haftaya kadar, sevgiyle kalın.