“Post hakikat” yanılması

Bozkurt Güvenç
“Post hakikat”  yanılması

Riyakarlık döneminde hakikati söylemek devrimci bir eylemdir.
George Orwell (1984)

Dünya medyası, Oxford Sözlüğü’nün yılın kavramı ilan ettiği “Hakikat Sonrası” (Post truth) deyimini tartışıyor. Beğenen beğenmeyen, eleştiren, yorumlayan, anadilimize çevirmeye çalışanlar var. ‘Zamanın ruhu’ kavramı gibi dilimize yerleşinceye değin epey emek vermemiz gerekecek gibi görünüyor, derken...

Ceyda Karan, “Yeryüzü Notları” köşesinde imdadıma yetişti. Özgür Mumcu’nun (Cumhuriyet, 19 Kasım) köşe yazısına ‘tövbe tövbe’ dedikten sonra kayıtsız kalamadı; ‘Demagojinin suyu mu çıktı?’ başlıklı köşe yazısıyla bir deneme örneği sunmakla da yetinmedi, Batı kökenli ‘Demagoji’ kavramının tam Türkçesini önerdi (Cumhuriyet, 7 Aralık).


Dilimizde bir ‘hakikat-gerçek’ ikilemi vardı. Son yıllarda ‘hakikat’e de ‘gerçek’ diyerek bu ikilemi çözdük mü? Şimdi ‘gerçek’ten o kadar çok söz ediliyor ki gerçek, gerçekliğini gerçekten yitirdi.

Hukukçu dostuma ‘Zamanın ruhu” nu temsil eden réalité (gerçek) ile zaman aşımına pek uğramayan vérité (hakikat) farkını sorduğumda, şaşkınlığını saklamadı: Emekli oluncaya değin hiç soran olmamış! Oysa, Oxford Sözlüğü’nün ‘zamanın ruhu’ diye önerdiği post truth kavramına, gerçek sonrası diyen de var, hakikat sonrası da. Şu demek oluyor ki, siyasette gerçek ya da hakikat diye söylenenler tam geçerli değil; aldatma, kandırma veya yanıltma da olabilir!

Tam bu sırada, Ceyda Karan’ın bir arkadaş, deyimin Türkçe çevirisini sorgulamış: ‘Demagoji ve manipülasyon kavramlarının suyu mu çıktı?

Yani, duygu, korku, umut ve beklentileri abartıp saptırarak, ‘gerçek’ gibi göstermek! Geçerliği olan bu sanata ‘post hakikat’ da denebiliyor. Ve uygarlığın, yönetiminin ve demokrasinin alarm zilleri çalıyor.

Hak hukuk, özgürlük, laiklik, eşitlik, adalet inanç da gerçek veya hakikat değilse, uygarlık nereye yöneliyor?

Barolar Birliği’nde genç bir hukukçunun ‘Adalet nedir?‘ sorusunu ‘eşitlik’ diye yanıtlamıştım. Doğal Evrim’de en güçlüler yaşadığı halde; ‘eşitlikçi toplumlar” sanki daha güçlü ve başarılı görünüyor.

Hakikat sonrası gerçeklik kavramı uygarlığın sonu olabilir. Sanırım, günümüzün varlık ve gelecek sorunları bu bağlamda tartışılıyor.

Küresellleşen Dünya Söylemi

Küreselleşen Dünya umut ettiği bilgi toplumunu yaratamadı; ama yaygın bir “her şey olabilir” söylemini mal etti yaşayan kuşaklara. Hakikat sonrası bir dünya neden olmasın? Sorup sorgulamadan, sanki böyle bir dünyayı kabullenmiş gibi görünüyoruz.

Geçen yıllarda, ‘Gerçekler gerçekten gerçek mi?’ konulu bir yazım yayımlanmıştı. Bir felsefe öğretmeni dışında ilgilenen olmadı. Bugün bir kitap kampanyasını destekleyen ünlü kişi, her cümlesinde ‘gerçekten’ sözcüğünü kullanıyor. Bu belki de, geçerliğini yitiren değerlerimizi savunan bilinçaltı bir tepki olabilir.

İnandığımız ve savunduğumuz bazı değerler de gerçekliğini yitirirse, gelecekten nasıl umutlu olabiliriz ki? Umutsuzluk, hakikat sonrası gerçekliğe teslim olmak değilse  nedir?

Gerçi, Ceyda Karan’ın ‘mugalata ve riyakarlık’ diye çevirdiği demagoji, uygarlığımızın sonu olmadı ama, önce sosyal felsefe sonra aydınlanma çağı, inanç ve başarıyla direnmişti demagoglara.

Günümüzde evrensel tehdit, demagojinin hakikat sonrası bir değer olarak dünyaya yeniden sunulmasıdır.

Demagoji, içi boşaltılmakta olan İslam ideolojisi açısından daha da sakıncalıdır. Cumhuriyetimizin kültür devrimi, Ortaçağ’ dan bir çıkış atılımıydı.

TV programlarında ki, ‘Tanrı Devleti’nin Dünya Devleti’ne (inancın akla, bilime ve laikliğe) üstünlüğü’ söylemi, Ortaçağ’a dönüş değilse başka ne olabilir ki?

Bozkurt Güvenç

*Aramızdan ayrılan Bozkurt Güvenç'in anısına saygıyla. Bu yazı Aralık 2016'da HBT Dergi'de yayınlanmıştır.


Bozkurt Güvenç