Gri Tsunami geliyor! Ama korkulacak bir şey yok

Erdal Musoğlu Y
Gri Tsunami geliyor! Ama korkulacak bir şey yok

Yaşlı bireylerin sağlığı konusunda halkın bilinçlendirilmesi amacıyla her yıl 1 Ekim’de ‘Dünya Yaşlılar Günü’ kutlanıyor. Günümüzdeki eğilimler dünya genelinde yaşlı nüfusun her geçen gün arttığını ve 2050 yılında her 6 kişiden birinin 65 yaş ve üzeri olacağını gösteriyor.

Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan ‘Dünya Nüfus Beklentileri: 2019 Revizyonu’ başlıklı raporda günümüzde 143 milyon olan 80 yaşından büyük nüfusun 2050 yılında üçe katlanarak 426 milyona yükseleceği öngörülüyor.

Rapor dünya genelindeki eğilimin Avrupa ve Kuzey Amerika’da daha fazla hissedileceğini ve 2050 yılında bu bölgelerde her 4 kişiden birinin 65 yaş ve üzeri olacağını belirtiyor. Gelişmiş ülkelerde 2030’lu yıllarda yaşlı nüfus oranı 18 yaşın altındaki genç ve çocuk nüfus oranını geçecek.


Türkiye’de ise 65 yaş üstü nüfusun toplam nüfus içindeki oranı 2013 yılında yüzde 7,7 iken, 2017 de yüzde 8,5’e yükselerek 7 milyon kişiyi buldu. Bu da yıllık ortalama artışın yüzde 2 olduğunu gösteriyor. Ülkemizdeki yaşlı nüfus oranı artışı böyle sürerse 2050 yılında nüfusun yüzde 15 ini bulacak.

Bu eğilim hemen her ülkede doğum oranlarının (anne başına çocuk sayısının) düşmesinden ve yaşam sürelerinin uzamasından kaynaklanıyor. Yaşam süresi beklentisi son yıllarda bazı gelişmiş ülkelerde azalmaya başlamış olsa da dünya genelinde artmayı sürdürüyor. Japonya’da yeni doğan bir kız bebeğin ortalama yaşam süresi beklentisi 87 yıl!

Ömrün uzun bir bölümü yaşlılıkta geçiyor

Toplumlar yaşlanmakla kalmıyor, yaşamların (çok) daha uzun bir bölümü yaşlılıkta geçiyor. Bu da ekonomimizde, sosyal ve kültürel değerlerimizde, hatta yaşamımızı algılama ve planlama biçimimizde büyük bir değişliğe yol açıyor.

Genel kanı nüfusun yaşlanmasının ekonomiye çok olumsuz etki edeceği yönünde. İşleri kimler yapacak? Bu koskoca yaşlı nüfusun bakım ve sağlık giderlerini kimler karşılayacak? türünden sorular hep dillerde. Ekonomistlerin çoğu, bir ülkedeki çalışamayan nüfusun (14 yaş altı çocuklar ve 65 yaş üstü yaşlılar) çalışan nüfusa oranına ‘bağımlılık oranı’ (dependency ratio) adını veriyorlar ve günümüzde ortalama yüzde 50 olan bu oranın artmasının başımıza neler açacağını anlatmaktalar. İşte buna da (yaşlıların beyazlamakta olan saçlarından esinlenerek) ‘Gri Tsunami’, ‘Demografik uçurum’ gibi isimler veriyorlar. Ama, sakın söz konusu krizin temel sebebi yaşlanan nüfustan çok ‘İyi yaşlanmama’ olmasın?

Sorun üretkenliğin azalması

Yaşlanan nüfusun ekonomik ve sosyal etkilerinin neler olacağı pek de iyi bilinmiyor. Bilinen, ABD de 1980 den 2010 kadar %10 artan 60 yaş üstü bireylerin ekonomik büyümeyi yüzde 5.5 azalttığı. Bu da önümüzdeki on yılda aynı yaşlı nüfusu artışının büyümeyi yüzde 1.2 azaltacağını gösteriyor. Bunun nedeni ise çalışan nüfusun azalmasından çok iş gücünün ortalama veriminin düşmesi. Verim düşmesinin en olası nedeni ise becerisi ve deneyimi en yüksek kişilerin, ekonomik koşullarının iyileşmesi ile, çalışmayı daha erken bırakmaları. Buna karşı teknolojik ve politik önlemlerin alınması ve genç ve yaşlıların birlikte çalıştığı ekiplerin oluşturulması gerekiyor.

MIT ekonomisti Daron Acemoğlu ise yaşlanan toplumların ekonomilerinin kötüleştiğini gösteren yeterince kanıt yok diyor. Buna da hızla yaşlanan nüfuslarına rağmen Japonya, Kore ve Almanya’nın güçlü ekonomilerini örnek gösteriyor. Bunun olası bir nedeni ise söz konusu ülkelerin otomasyon ve robotlaşmaya hız vererek üretkenliği artırmaları olabilir. Acemoğlu yaşlanan toplumların geleceği konusunda yeterince çalışma ve hazırlık olmadığını vurgulayarak bunun hızla düzeltilmesini öneriyor.

Daha uzun değil daha iyi yaşamak

Son gelişmeler insanlarda ortalama yaşam süresi beklentisinin 80-85 yılı aşmayacağını gösteriyor. Araştırma ve geliştirmeler artık daha çok yaşlanma sürecinin geciktirilmesi üzerine yoğunlaşıyor. Yaşlanmanın biyolojisi konusunda on yıllardır süren araştırmalar sonucu geliştirilen sağlıklı yaşlanma sağlayıcı ilaçlar insanlarda denemeye başlandı. Bunların arasında bağışıklık sistemi güçlendirici, hasarlı hücreleri onarıcı ilaçlar olduğu gibi yaygın kullanımlı diyabet ilacı Metformin de var... Özetle, artık hedef, sağlıklı yaşam süresini uzatmak ve bu yolla yaşlıların üretkenliği artırıp, bakım ve sağlık giderlerini azaltarak bireylere ve toplumlara önemli kazançlar sağlamak.

Yaşlılara karşı önyargılar

Özellikle ileri teknolojilerde tüm yeniliklerin yalnız gençler tarafından yapılabileceği görüşü çok yaygın. Ayrıca yaşlıların deneyimlerinin onları daha dar görüşlü ve ön yargılı yaptığı ileri sürülüyor. O kadar ki Google gibi Silikon Vadisi firmaları yaş ayırımı yaptıklarından dolayı açılan davalarla karşı karşıyalar. Gerçekten de ABD çalışanlarının yaş ortalaması 42 iken Google çalışanlarınınki 29!

Ama, 2.7 milyon şirket kurucusu üzerinde yapılan yeni ve kapsamlı bir araştırma, ortalama şirket kurma yaşının 45 olduğunu ve 50 yaşındaki girişkenlerin kurduğu şirketlerin 30 yaşındakilerin kurduklarına göre iki kat başarılı olduklarını gösterdi.

Google türü önyargılar biyotıp ve temiz enerji gibi bilimsel bilgi ve uzmanlık gerektiren alanlarda kurulan şirketlerin çok düşük başarı oranlarını da açıklıyor. Fizik bilimleri ve tıpta da en önemli buluş ve geliştirmeler orta yaş ve ötesinde gerçekleştiriliyor.

Tüm bu etkenler göz önüne alınmaz ya da girişimler başarılı olamaz ise yaşlanan ve iş bulamayan nüfusun ekonomiye olumsuz etkisi yanında aileleri ve çevreleri de yıkıcı etkilerle karşılaşacaklar. Evet gri tsunami geliyor ama ona hazırlanmak ve etkilerini en aza indirmek için geç değil. Geleceğimizi bir kez daha bizler yaratacağız.

Erdal Musoğlu / [email protected]

Kaynaklar
https://www.technologyreview.com/s/614195/whyyou-shouldnt-fear-the-gray-tsunami https://population.un.org/wpp/Publications/Files/WPP2019_10KeyFindings.pdf

Bu yazı HBT'nin 187. sayısında yayınlanmıştır.

Erdal Musoğlu