Bilimin alternatifi olur mu?

Tevfik Uyar
Bilimin alternatifi olur mu?

Bilgiyi nasıl elde ederiz? Nasıl biliriz?

İnsanlar inançlarına göre bu sorulara pek çok alternatif yanıt üretebilirler. Pozitivistler gözlem, rasyonalistler akıl yürütme, entüisyonistler sezgi derler. Astrologlar yıldızlara, büyücüler kürelere, falcılar telvelere bakarlar. Bunların her birinin "bilginin eldesi" için, yani bir hipotez oluşturmak için yeterli kaynaklar olduğunu varsayalım. Bir şekilde elinizde artık kendi kaynağınızdan elde ettiğiniz "A'lar B'dir" gibi bir önerme var. Peki... Ama iş bu önermenin doğruluğunu sınamaya ve "doğruluğunu" nesnel bir biçimde ortaya koymaya geldiğinde bunun yolu tektir: Bilimsel yöntem.

İnsanlar bazen "her şey bilimsel olmak zorunda değil" diyor. Hayır. Derdiniz hakikatse sadece bilimsel yöntem geçerlidir. Gerisi lafoloji. Kombiniz bozulduğunda sebebinin Merkür ya da büyü olduğunu düşünmeniz onu ancak servisin gelip, çeşitli testlerle arızalı parçayı bulup düzeltebileceği gerçeğini değiştirmiyor. Yıldızların uygun açıya gelmesiyle, Feng Shui'yle, büyüyle, totemle düzelmeyeceğini bilirsiniz. Çünkü bu mekanikle, fizikle ilişkilidir. Belirsizlik düşüktür. Mekanizmayı bilmeseniz bile, bunun bir mühendislik ürünü olduğunu anlarsınız. Bilinmezlik azdır; parçaların birbirleriyle ilişkisi açıktır. Tasarımcının ve teknikerin elinde zaten kombinin şeması vardır.


Bilim dışı yaklaşımlar bilinmezliklerin yüksek alanlarda ortaya çıkar. Amerikalı kuşkucu Michael Shermer bunu güzel örneklendirir: Beyzbolda vuruculuk ve tutuculuk şansla farklı düzeylerde ilişkilidir. Vuruculukta tutturma oranı düşüktür; ve vurucular batıl inançlara daha çok sarılırlar. Beyzbolcuların uğurlu nesnelere, dualara olan bağlılığı muhtemelen basketbolculara göre çok daha fazladır. Hadi bir de buna satranç ekleyelim: Sizce "uğurlu piyonu" olan bir satranç oyuncusu var mıdır? Kulağa bile saçma geliyor değil mi? Satrançta da belirsizlik düşüktür. Rüzgâr vb. oyunu etkilemez. Zaten oyunu matematik olarak modelleyebilirsiniz. Bu sayede Deep Blue'nun Kasparov'u yenmesi mümkün olmuştur. Uğurlu piyonlar veya açılışlar değil, mantıklı ve stratejik hamleler vardır ve bunu herkes anlayabilir. Bu nedenle, sözgelimi bir makine mühendisi uğurlu taşlara, bağlama büyüsüne ya da astrolojiye inanabilir ama ona gidip "yanma odasının dışına asetat kalemiyle şu büyülü sözleri yazarsan makine verimi %10 artar" derseniz en iyi ihtimalle sizi kovar. Aynı sebepten insanlar falcıların 30'da 1 olasılıklı isabetlerine hayret edip, beceri atfederken, loto tutturmuş biri için efsaneler üretmez; oysa imkânsıza yakın bir başarıdır. Çünkü mekanizma anlaşılır olarak cereyan eder: 49 adet top döner, altısı düşer, şanslı olan bilir.

Salt buradan bilime neden ihtiyacımız olduğuna ulaşıyoruz aslında: Bilim bizim mekanizmaları anlamamızı sağlayarak onlara hatalı nedenler ve sonuçlar atfetmemizi engelliyor. Küresel ısınmayı "Ateş tanrısının" kızgınlığı olarak değil de karbon emisyonu olarak yorumluyoruz. Bu da onunla mücadele edebilmemizi sağlıyor. Aksi takdirde küresel ısınmayı ateş tanrısına kurbanlar adayarak durdurmaya çalışırdık. Dünyamızda, vücudumuzda, çevremizde olup bitenlerin nedenlerini bilimsel olarak anlamadan, etkili sonuçlar üretemeyiz.

Şimdi gelelim tartışmalı kısımlara: Bilimsel bulgular ve ona bağlı teknolojik bulgular hep refah ve afiyet mi getirdi? Hayır. En basitinden küresel ısınma çoğunlukla sanayi devriminin sonucu. Atom bombası, DDT gibi pek çok "zararlı buluşlar" sayılabilir. Bilim insanları çok mu dürüst ve etiktir? Ne münasebet. Bu dünyada "tamamı şöyledir/ böyledir" denebilecek homojen bir grup olacağını sanmıyorum. Bilimsel itibar kötü amaç ve niyetlerle de kullanılabilir, bilim ticari ve etik olmayan bir kârın aracı olabilir. Ancak bu "bilimsel yöntemin" akla uygunluğu, geçerliliği, en güvenilir ve nesnel yöntem olduğu gerçeğini değiştirmez. Bir buluşun bile zararlı olduğunu yine bilimsel yöntemle anlayabiliyoruz. Sigaranın, DDT'nin, küresel ısınmanın zararlarını yine bilimle anlıyoruz.

Bilim karşıtı yaklaşımlar genelde aynı akıl yürütme hatalarından doğuyor. Birincisi, bilim insanları mükemmel değil. Böyle bir argüman zaten yok. İkincisi "ahlaksız bilim insanlarının olması", bilim dışı bir uygulamaya geçerlilik kazandırmaz. Örneğin: Rüşvetle öğrencisini dersten geçiren bazı öğretmenler var olmasından "eğitimin zararlı" ya da "okullarda eğitim vermek yerine dayakla eğitmenin daha doğru ve iyi" olduğu sonuçlarına ulaşamazsınız. Bu hatalı bir akıl yürütmedir. Doğrudan bir örnek olarak ilaç şirketlerinin doktorlarla gayri ahlakî anlaşmalar yaptığı bilgisinin, biyoenerjinin, hacamatın ya da homeopatinin geçerliliğine bir katkısı yoktur. Kanıta dayalı tıbbi bulgular, güvenilir olmayan enerji ve tedavi açıklamalarından üstündür. Küresel ısınma iddiasındaki birkaç kişinin "gayriahlakî bağlantıları" olduğunda "ateş tanrısına kurban vermek" doğru hale gelmez.

Birkaç zırtapoz medyatik profesör TV'ye çıkıp böyle olduğunu söyledi diye de bir iklim bilimciden daha doğru değerlendirebilir hale gelemezsiniz.

İyi haftalar...

Tevfik Uyar / @tevfik_uyar


Tevfik Uyar

İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak Mühendisliği bölümünden mezun olmuştur. Yüksek Lisans ve Doktora derecelerini İstanbul Kültür Üniversitesi İşletme Yönetimi Anabilimdalı'ndan almıştır. Çalışmaları risk algısı, belirsizlik altında karar verme ve emniyet yönetimi üzerinedir. Açık Bilim'in kurucusu, Yalansavar editörü ve Herkese Bilim Teknoloji Dergisi yayın kurulu üyesi olan Uyar, "Astrolojinin Bilimle İmtihanı", "Safsatalar: Aklın Kırk Haramisi" gibi popüler bilim kitaplarının, “Tek Kişilik Firar”, “Kızıl Sürgün” gibi bilimkurgu eserlerin yazarı, "İrrasyonel", “Yalancılar ve Sahtekarlar Ansiklopedisi”, "Başkalarının Aklı" gibi kitapların çevirmenidir.