Toplumsal ve bireysel çözülme…

Bayram Ali Eşiyok
Toplumsal ve bireysel çözülme…

Türkiye, tarihinde hiçbir dönem ile kıyaslanmayacak bir toplumsal ve bireysel çözülme ile karşı karşıya… Toplumu bir arada tutan bağlar giderek zayıflıyor, çatlaklar/yarılmalar hızla büyüyor. Değerler ve normlar anlamını yitiriyor. Suç oranları artıyor, kurumlar giderek işlevsizleşiyor…

Bugün bireysel ve toplumsal düzlemde yaşanan çözülme tarihsel birikimin bir sonucu… 1980’lerden günümüze uygulana gelen ve tüm toplumsal ilişkilere egemen olan neo-liberal ortodoksinin toplumsal dışlanma ve marjinalleşmeye neden olduğu gün gibi ortada. Her türlü ilişkiyi daha da metalaştıran, piyasa odaklı neo-liberal politikalar Türkiye’de geleneksel refah rejiminin altını oyuyor. Geleneksel dayanışma ağlarının giderek çözülmesi ve artan ekonomik ve sosyal eşitsizlikler, toplumsal ve bireysel çözülmenin nesnel/maddi temellerini oluşturuyor.

Geçmiş yıllarda çalışan nüfusun büyük bölümünün kriz zamanlarında sığındıkları tarım sektörü ise bir yandan artan liberalizasyon politikaları, diğer yandan küresel şirketlerin giderek piyasaya hâkim olması sonucunda, büyük bir çözülme süreci ile karşı karşıya… Tarımdaki çözülmenin ortaya çıkardığı işgücü, kentlerin varoşlarında kendi kaderlerine terk edilmiş durumda.


İşsizliğin ve yoksulluğun arttığı, devletin sosyal işlevlerinin tasfiye edildiği bu neo-liberal cangılda toplumsal çözülme ve yarılma daha da artacak, buna kuşku duyulmamalı. Metropol kentler şimdiden yarılmış durumda.

Bir yanda, korunaklı sitelerinde, steril bir dünyada yaşayan ultra-zenginlerimiz… Diğer yanda yoksulluk ve yoksunluğun pençesinde kıvranan milyonlarca kent yoksulu.

Yaşama hakları ellerinden alınan ve giderek dışlanıp marjinalleşen geniş kitlelerin, metropollerin hemen böğründe patlamaları an meselesi. Artan kadın cinayetleri, uyuşturucu kullanımının ilkokullara kadar inmesi, kadın bedenin pazarlarda alınıp satılması, bu toplumsal çözülmenin, bu eşitsiz ve kaotik dünyanın yarattığı sonuçlardan sadece bazıları.

Suça sürüklenen çocuklar, artan intiharlar…

Toplumsal ve bireysel çözülmenin insani ve sosyal sonuçlarının hangi boyutlara ulaştığını anlamak için sayıların soğuk diline başvurmak zorunlu. 2010 yılında 83.393 olan suça sürüklenen çocuk sayısı %40,9 artarak 2014 yılında 117.486’a ulaşmış. Başka bir ifadeyle, 2010-2014 arasında suça sürüklenen çocuk sayısı 34.093 artmış. Suç ve çocuk kavramlarının yan yana anılması bile insanın canını acıtıyor… Ancak büyük bir gerçeklik, toplumsal çözülmenin en uç noktası.

Tablo 1: Suça Sürüklenen Çocuklar

2010 2011 2012 2013 2014 Artış (Çocuk) Artış (%)
83.393 84.916 100.831 115.439 117.486 34.093 40,9

Kaynak ve Notlar: TÜİK veri tabanı. Artışlar kendi hesaplamamız. Yaşamdan umudunu kesip intihar eden insanların sayısında da önemli artışlar söz konusu. 2006 yılında 2.829 kişi intihar etmiş, 2015 yılında intihar eden kişi sayısı 3.211 kişiye ulaşmış. Artış: %13,5 ve 382 kişi.

Artan toplumsal ve bireysel çözülme hükümlü ve tutuklu sayılarında dramatik artışlara neden olmuş. 2002 yılında 59.512 olan hükümlü ve tutuklu sayısı, 2013 yılında 144.098’e yükselmiş. Artış: %142,1 ve 84.586 kişi. Başka bir deyişle, yaklaşık Bandırma’nın nüfusu kadar kişi hükümlü ve tutuklu durumda.

Tablo 2: İntihar Eden İnsan Sayısı (Kişi)

2006 2012 2013 2014 2015 Artış (Kişi) Artış (%)
2.829 3.287 3.252 3.169 3.211 382 13,5

Kaynak ve Notlar: TÜİK veri tabanı. Artışlar kendi hesaplamamız.

Tablo 3: Hükümlü ve Tutuklu Sayısı

2002 2010 2011 2012 2013 Artış (Kişi) Artış (%)
59.512 120.194 128.253 136.638 144.098 84.586 142,1

Kaynak ve Notlar: TÜİK veri tabanı. Artışlar kendi hesaplamamız.

Bir çözümü olmalı…

Türkiye’nin şu 30-35 yıllık deneyimi, neo-liberal ortodoksinin toplumsal dışlama, artan suç, intihar ve yoksullukla sonuçlandığını açıkça ortaya koydu. Çözümün neo-liberal ortodoksinin dışında aranması gerektiğine söylemeye gerek var mı? Çözüm, kumarhane kapitalizminin tasfiyesinde yatıyor…

Yeniden merkezinde insanın olduğu, üretime dayalı, bölüşüm ilişkilerine duyarlı iktisat politikalarına geçiş toplumsal ve bireysel çözülmenin panzehri olabilir. Bu çözümün iktisadi boyutu. Ancak, çözüm sadece ekonomi ile sınırlı değil…

Bununla birlikte, katılımcı demokrasinin derinleştirilerek, tüm toplumsal sınıf ve tabakaların karar mekanizmalarında daha etkin rol alması şart. Ancak bu koşullarda daha eşitlikçi, daha özgürlükçü, daha demokratik, daha paylaşımcı, daha dayanışmacı bir toplumsal düzen kurulabilir. Kısaca, birlikte yaşamanın maddi temelleri yaratılabilir

Bayram Ali Eşiyok

Bayram Ali Eşiyok