Bir kongrenin düşündürdükleri..

Mustafa Çetiner
Bir kongrenin düşündürdükleri..

Birkaç gündür Amerikan Hematoloji Derneğinin yıllık kongresine katılmak için San Diego’dayım.

Kongrenin hakkını yememek lazım, inanılmaz iyi organize ve eğitici idi. Sunulan çalışmalar ve paylaşılan bilgiler göz kamaştırıcı. Ancak kabul etmek gerekir ki, sayıları onbinleri bulan katılımcıların neredeyse %80’i burada dinlediklerini hastalarına uygulama şansına sahip değiller.

Dünyadaki eşitsizlik tam olarak tıp dünyasına da yansımış durumda.


Şöyle biraz geri çekilip kendinizi bu devasa organizasyona kaptırmadan etrafınıza bir bakarsanız içindeyken görmediğiniz Big Pharma’nın yüzünü seçebiliyorsunuz.

Şehrin bir çok yerinde ve dev panolarda ABD’nin sağlık otoritesi olan FDA’nın yeni kullanım onayı verdiği ilaçların reklamları, bir ucundan bir ucuna yürümesi neredeyse yarım saati bulan devasa bir kongre salonu, yakalıklarında onlarca ünvan yazılı kan hastalıklarının yarı tanrıları gibi dolaşan tıp otoriteleri, ‘benim ilk kongrem’ yazılı panoların altında fotoğraf çektiren geleceğin yarı tanrıları, dünyanın dört bir yanından San Diego’ya üşüşen binlerce asistan, uzman, akademisyen, klinisyen, temel bilimci, sağlık çalışanı.

Katılımcıları otellerinden kongre merkezine taşıyan servis otobüslerinde bile yayın yapan bir kongre TV. Devasa kongre salonu yetmezmiş gibi merkezin etrafında yer alan 5 yıldızlı lüks otellerde uydu toplantılar, sempozyumlar. Kongreye sponsor olarak katılan yüzlerce ilaç firması. İlaç firması yetkilileri ile beraber poster asan ‘bilim’ insanları. Kongrenin bir gün öncesinde sadece ilaç firmalarının ağırlıklı olarak ürünlerini hekimlere tanıttığı “sponsorlu” bilimsel toplantılar.

Sürekli olarak hekimlerin kulaklarına fısıldanan yeni ilaçlar...

Bir kaç aylık sağ kalım avantajı yaratan onlarca yeni molekül, yüzlerce yeni bilgi, binlerce doküman, makale, sanal ortamda onlarca web sayfası... Milyarlarca, trilyonlarca doların döndüğü devasa bir sektör...

Giderek endüstrileşen sağlık ve ona hükmeden büyük ilaç tekelleri...

Her şey ama her şey vardı kongrede.

Ama hastalar yoktu. Onların gözyaşları, yakarışları, korkuları, ağrıları, onların anneleri, babaları, çocukları, eşleri... Hastalara dokunan, okşayan, paylaşan, yüreklendiren, ortak olan tıp, yerini dev bir endüstriye terk etmiş görünüyordu.

Çalışma sonuçlarının tartışıldığı uzun sunumlar sonunda çalışma arkadaşlarına, sponsorlara, bilimsel merkezlere, derneklere teşekkür ediyordu herkes, hastaları hatırlayan yok gibiydi.

Hastalar yoktu bu toplantıda, kaygıları, aşkları, acıları yoktu.

Sanki endüstrinin gözünde hepsi birbirinin aynı olan müşteriler gibiydiler. Sanki hepsi kongrenin uçsuz bucaksız sergi alanında büyük ilaç tekellerinin kurduğu gösterişli tanıtım alanlarının arasında kaybolup gitmiş gibiydiler.

Hipokrat’ın tüm sanatların en soylusu olarak nitelendirdiği tıbbın uygulayıcıları, yani hekimler “teknik bir disiplinin” sıradan birer uygulayıcısı gibi gözüktüler gözüme.

Hepsi de gözlerine sokulan yeni tedavi modellerine ve sistemin kendileri için belirlediği yeni rollerine alışmakla meşgul gibiydiler.

Koca bir dişlinin içinde yok olan, sıradanlaşan, renksizleşen, tek tipleşen hekimler.

Peki ne yapalım?

İlaç tekellerine kızıp 18. Yüzyıl karanlığına geri dönüp otlardan çöplerden mi medet umalım. İlaç tekellerine karşıymış gibi duran, ama bilime düşmanlık eden, her hekimi ilaç şirketlerinin ajanı gibi görenlere mi bırakalım meydanı.

Tabii ki hayır…

Bu konu daha çok su götürür…

Mustafa Çetiner / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 141. sayısında yayınlanmıştır.

Mustafa Çetiner

Prof. Dr. Mustafa Çetiner 1964 yılında Kayseri'de doğdu. Halen Acıbadem Sağlık Grubu Maslak Hastanesi'nde İç Hastalıkları, Hematoloji Bölümü'nde görev yapmaktadır. Hekimliği ve öğretim üyeliği yanında Popüler bilim, etik, tıp ve tıp tarihi konularında kaleme aldığı güncel yazılarıyla tanınır.