Yalnızlık bir hastalıktır (!)

Mustafa Çetiner
Yalnızlık bir hastalıktır (!)

Çalışma tempomuz, günlük yaşamımızın baş edilmesi zor sıkıntıları, çevremizdeki insanların bazen tahammül sınırlarını aşan davranışları bizleri tüketebiliyor.

Yalnız olmak, yalnız kalmak bazen bir kurtuluş, en azından kısa bir süreliğine tedavi yerine geçebiliyor. Ama yine de pek çoğumuz bir tatil süresinden daha uzun yalnızlıkları istemiyoruz, korkuyoruz.

Bu yazımda istemeden yalnız kalmanın, sosyal izolasyonun sağlığımıza olan etkilerinden söz etmek istiyorum. Ancak önceden bir uyarı yapmak gereği var, sözlerim bilinçli olarak yalnızlığı seçen insanlara değil aslında, daha çok istemeden yalnızlaşanlara.


İngilizlerin ünlü tıp dergisi British Medical Journal’da bu yılın Mart ayında çok önemli bir makale yayınlandı. Makalenin başlığı tam olarak şöyleydi; “Sosyal izolasyon ve yalnızlığın kalp krizi, inme ve ölüm riski üzerine etkisi”.

Çalışma toplam 479.054 erkek ve kadın üzerinde yapılmıştı ve denekler ortalama 7.1 yıl izlenmişti. Çalışmanın amacı daha önce kalp krizi veya inme öyküsü olmayan insanların üzerinde sosyal izolasyon ve yalnızlığın etkisini araştırmak, sosyal izolasyon ve yalnızlık ile ölüm riski arasında bir ilişki olup olmadığı değerlendirmekti.

Sonuçlar şaşırtıcıydı.

Sosyal izolasyon kalp krizi ve inme riskini arttırıyordu.

Dahası bu hastalıklara yakalananlarda, yakalandıktan sonra kurtulma şansı da yalnızlık ve sosyal izolasyon hissetmeyenlere göre daha yüksek çıkıyordu. Yani bir anlamda yalnız yaşayanlar, yaşam savaşında daha erken havlu atıyorlardı.

Bu çalışma yanı sıra sizlere 2015 yılında yayımlanan başka bir makaleyi de anımsatmak istiyorum. Bu makale, 148 farklı çalışma sonuçları kullanılarak yapılan bir meta-analiz idi ve yalnızlığın sigara ve şişmanlık kadar erken ölüme neden olduğunu gösteriyordu. Dahası makalenin yazarları aslında yalnızlık ve sosyal izolasyonun gerçek bir salgın olduğuna ve mutlaka ciddiye alınması gerektiğine vurgu yapıyorlardı.

Elimizdeki az sayıdaki çalışma yalnız ve sosyal anlamda izole yaşamın tek başına bağımsız bir risk faktörü olduğunu gösteriyor.

İngiltere’de ilk basamak sağlık hizmetleri için başvuranların çoğunun yalnız insanlar olduğu biliniyor.

Royal College öğretim üyelerinden Dr. Helen Lampard, bu yalnız insanlar için “pek çoğunun şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi sorunları var ama asıl sorunları yalnızlık” diyor.

Konuyu değerlendirirken yalnız yaşayan insanların daha kilolu, daha çok sigara ve alkol içen insanlar olduğunu da hep akılda tutmak gerekir.

Elbette kişilerin yaşı, yaşadıkları kültür gibi faktörler, yaşam seçimleri de bu riski etkiliyor olmalı. İngiltere insanların daha çok tek başlarına yaşadıkları bir toplum ve bu anlamda belki de biraz şanssızlar. Böyle bakarsak aile kavramının hâlâ çok güçlü olduğu bizim gibi toplumlarda riskin daha az olduğu söylenebilir.

Bu sonuçlara baktığımda sevdiklerimizin, dostlarımızın, ailemizin bir anlamda “ilaç” sayılması gerektiğini düşünüyorum. Onlara sıkıca sarılmalı, daha sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sağladıkları için minnet duymalıyız.

Konu yalnızlık olunca son sözü Özdemir Asaf’a bırakmadan olmaz. Yazıyı onun o pek bildik dizeleriyle bitirmeli.

“Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan..
Dışından anlaşılmaz.
Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan..
Paylaşılmaz.
Bir düşün’de beni sana ayıran
Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.”

Mustafa Çetiner / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 130. sayısında yayınlanmıştır.

Mustafa Çetiner

Prof. Dr. Mustafa Çetiner 1964 yılında Kayseri'de doğdu. Halen Acıbadem Sağlık Grubu Maslak Hastanesi'nde İç Hastalıkları, Hematoloji Bölümü'nde görev yapmaktadır. Hekimliği ve öğretim üyeliği yanında Popüler bilim, etik, tıp ve tıp tarihi konularında kaleme aldığı güncel yazılarıyla tanınır.