Aziz Sancar, inovasyon ve imalat sanayi: Ne yapmalı?

Bayram Ali Eşiyok
Aziz Sancar, inovasyon ve imalat sanayi: Ne yapmalı?

Aziz Sancar ve Nobel’in Öyküsü kitabı: Hiçbir şey altın tepsi içinde sunulmaz Sancar’a… Bursalı her kütüphanede bulunması gereken önemli bir yapıtla çıkmış okurun karşısına. Kitap boyunca bilime ve öğrenmeye tutkulu parlak bir beynin derslerle, mücadeleyle, yer yer hüzünle dolu bilimsel araştırma serüvenine tanık oluyorsunuz... Peki, ne ders çıkarmalı?

Aykırı görüş ileri sürmenin eleştirildiği, yer yer yasaklandığı bir toplumda yaşıyoruz. İki insan arasında yapılan bir tartışmada dahi farklı, aykırı bir görüş ileri sürüldüğünde “icat çıkarma!” uyarısı sıkılıkla ifade edilir. Daha da genelleştirirsek soru sormanın, eleştirmenin, anlamanın bastırıldığı, oto-sansürün ve korkunun tüm toplumun hücrelerine işlediği bir iklimde neden bir Kant’ın, bir Newton’un ya da bir Marx’ın çıkmadığına şaşırmamak gerekiyor. Bu nedenle, teknolojik gelişmeyi ve yeniliği salt bir mühendislik/teknik olgu olarak değil, sosyo-ekonomik ilişkiler tarafından belirlenen bir süreç olarak çözümlemek daha da anlam kazanıyor.


Aziz Sancar mı? Sancar’ın Nobel ile taçlanacak olan bilim yolculuğu engellerle doludur… Hiçbir şey altın tepsi içinde sunulmaz Sancar’a… Sancar’ın bilimsel serüvenini Orhan Bursalı henüz Kırmızı Kedi yayınlarında çıkan Aziz Sancar ve Nobel’in Öyküsü isimli eserinde ustaca anlatıyor, çözümlüyor...

Bursalı her kütüphanede bulunması gereken önemli bir yapıtla çıkmış okurun karşısına. Kitap boyunca bilime ve öğrenmeye tutkulu parlak bir beynin derslerle, mücadeleyle, yer yer hüzünle dolu bilimsel araştırma serüvenine tanık oluyorsunuz.

Peki, Aziz Sancar Türkiye’de kalsaydı bu başarımı yakalayabilir miydi? Ergun Türkcan’a göre bu sorunun yanıtı hayırdır. Yaklaşık yarım yüzyıldır B&T politikaları ile uğraşan, henüz yayınlanmamış Bilim ve Teknoloji Politikaları isimli eserinin ikinci cildinin Epilog bölümünde Türkcan şunları yazıyor:

"Bu yapısal eksiklik veya bozulmaların üstünü Prof. Dr. Aziz Sancar’ın Nobel Ödülüyle örtemeyiz. O bir heyecan, bir teşvik ve gelecek kuşaklara bir örnektir. Ama unutulmasın ki, onun araştırmalarına bizim sistemden bir kuruş yardım gitmedi; acaba ülkesinde kalsaydı, araştırması için değil 25-30 milyon dolar, 20-30 bin TL bulabilir miydi? Bulsa, verilen proje parasının son kuruşuna kadar karışan ve hemen sonuç bekleyen ‘araştırma müfettişi’ görevliler nedeniyle kaç ay klinik deney yapabilir, kaç yardımcı çalıştırabilirdi?"

İmalat sanayi inovasyon yapıyor mu?

Sanayi 4.0’ün anahtar kavramlarından biri inovasyon. Teknolojik yenilik kapasitesini artıran ülkeler ve firmalar hızlı üretim ve gelir artışı sağlamanın yanında küresel ağlara eklemlenme kapasitelerini artırıp önemli avantajlar elde ediyor…

Yenilikler; süreç-yenilikler (process-innovations) ve ürün-yenilikler (product-innovations) olarak iki kategori altında toplanıyor. Süreç-yenilikler; girdi fiyatları sabitken, teknolojideki üretim birimi başına ortalama maliyetleri düşüren iyileşmeler olarak tanımlanıyor. Teknolojideki yeni ürünlerin (malların) üretilmesine olanak veren iyileşmeler ise ürün-yenilikler kapsamında inceleniyor. Ancak birçok durumda, maliyet düşürücü bir süreç yeniliği, aynı zamanda ürün bileşiminde değişiklik yaparak veya yeni ürünlerin üretilmesini olanaklı hale getirebiliyor.

Şimdi temel soruyu sormanın zamanı: Türkiye imalat sanayi inovasyon yapıyor mu? Sorunun yanıtı için biraz ampirizme başvurmak zorunlu… 2012-2014 dönemini kapsayan yenilik çalışmasına ilişkin bulgular aşağıda tabloda özetleniyor. Tablo şunu söylüyor: İmalat sanayinde işletmelerin sadece %25.7’si ürün yeniliği yapıyor… Süreç yeniliği, yani maliyetleri düşürmeye yönelik teknolojik yenilik oranı ise %31.6… Kısaca imalat sanayi yenilikçi değil. Yenilikçi olmayan imalat sanayinin ithalata bağımlılığı artıyor, ihracatta tökezliyor…

İmalat sanayinde yenilikçi ve yenilikçi olmayan sektörler

TÜİK tarafından sektörel düzeyde yayınlanan en son yenilik istatistikleri 2002-2004 dönemini kapsamasına karşın, ilginç bulgular söz konusu. Örneğin, imalat sanayinde en yenilikçi sektörlerin başında ileri teknoloji içerikli sektör kategorisinde yer alan radyo, televizyon, haberleşme teçhizatı ve cihazları imalat sektörü geliyor. Söz konusu sektörde teknolojik yenilik oranı %80.6 gibi yüksek bir oranda gerçekleşmiş. İmalat sanayinde teknolojik yenilik yapma oranı görece yüksek diğer sektörler ise şunlar: Kok kömürü, rafine edilmiş petrol ürünleri ve nükleer yakıt imalatı (%69.4); motorlu kara taşıtları ve römork sektörü (%59.8); kağıt hamuru, kağıt ve kağıt ürünleri imalatı (%53).

İmalat sanayinde teknolojik yenilik oranı en düşük sektörlerin başında ise tütün ürünleri imalatı (%12.1), derinin tabaklanması ve işlenmesi (%17.7), giyim eşyası imalatı (%21.9) ve gıda ürünleri ve içecek imalatı

(%29.5) gibi teknoloji içeriği düşük emek ve kaynak yoğun sektörler geliyor.

Dünyadaki yerimiz: Makedonya, Belarus, Vietnam ve Katar’ın altında

Önceki satırlarda dünyayı hesaba katılmadan Türkiye üzerinde duruldu. Ancak Türkiye’nin dünyadaki göreli konumunu da incelemek gerekir. Uluslararası inovasyon ölçümü yapan Küresel İnovasyon Endeksi (Global Innovation Index) isimli çalışmanın 2015 bulguları incelendiğinde, en yenilikçi ülkeler sıralamasında İsviçre, İngiltere, İsveç, Hollanda ve ABD ilk beş sırada konumlanmış. Türkiye 141 ülke arasında 58. sırada yer almış. Türkiye’nin üzerinde Makedonya, Belarus, Vietnam, Katar gibi küçük ekonomiler bulunuyor.

Dünyanın 18. ya da 19.ekonomisi olan Türkiye’nin inovasyon söz konusu olduğunda 58. sırada yer alması, Türkiye ekonomisinin yapısal/bağımlılık sorunlarına işaret ediyor. Türkiye teknoloji üreterek ve yenilik yaparak uluslararası ticarete eklemlenmiyor… Küresel üretim ağlarına temel olarak yenilikçi olmayan ve teknoloji düzeyi düşük emek ve kaynak yoğun sektörler temelinde katılıyor. Düşük profilli sektörlere dayanan ihracat tökezliyor. Türkiye tedarikçi ülke olma konumunu değiştiremiyor.

Ne yapmalı?

Aslında “ne yapmalı?” yerine, “nasıl yapmalı?” daha tercih edilebilir bir başlık olmalıydı. Ne yazık, henüz “ne yapmalı?” aşamasındayız. Türkiye’nin Sanayi 4.0 olarak tanımlanan ve giderek iktisadi ve sosyal alanlarda önemli alt-üst oluşlara neden olan/olacak gelişmelerin farkında olup olmadığından emin değiliz. Farkında ise buna uygun, bu dönüşümü önceleyecek hangi politika setlerinin hazırlandığını bilmiyoruz. Bildiklerimiz ise Sanayi 4.0’ün bileşenlerinden (Ar-Ge, eğitim, inovasyon, patent, yüksek teknoloji üretimi vs.) Türkiye’nin hiç de iç açı bir konumda olmadığı… Peki, ne yapmalı?

1980’lerden günümüze kadar uygulana gelen neo-liberal politikalar Türkiye’yi düşük ve orta-teknoloji tuzağına mahkûm etti. Yapısal dönüşüm sağlanamadı. Üretkenlik artışları sınırlı kaldı. Ekonominin dışa/ithalata olan bağımlılığı daha da derinleşti. Ekonomi inşaatlaşırken, imalat gibi, tarım gibi üretken sektörler geriledi. Ekonominin geldiği bu noktada, üretim yapısını yüksek teknoloji içerikli sektörler temelinde yeniden yapılandıracak ve tempolu büyümeyi sağlayacak yeni bir kalkınma stratejisi ve bu stratejinin en temel bileşeni olarak seçici sanayi politikalarının hazırlanıp uygulanması zorunlu.

Seçici sanayi ve teknoloji politikalarının yüksek sabit yatırım oranları ile teknolojik gelişmeye, teknolojik yeniliklere, üretim ve verim artışlarına ve hızlı büyümeye neden olacağı gerçeğini yeniden hatırlayarak... Ve sanayileşmede başarılı olmuş ülkelerin kaynak tahsis sürecinde piyasa yanında planlamayı kullandıkları gerçeğini hiç unutmayarak!

Bayram Ali Eşiyok


Bayram Ali Eşiyok